Ölüm Bir Mühendislik Problemi İse, Tanrı Ne?

Bart Kosko’dan

“’Ölüm bir mühendislik problemi’ ise neden ‘yaratan’ diye bir şey yok değil de var? Bu soruya dinin verdiği eski cevap, ‘Allah dünyayı yarattı, onun için Allah diye bir şey var.’ Bu hükümden sonra geri çekilme harekatı başlıyor: Allah’ın kendisi bir şey mi, bir şey değil mi? Eğer Allah bir şey /duyularla kavranabilen cisimsel nesne/yada O şey /gerçek olan, bilincin dışında, kendi başına var olan tek nesne-ens reala/ise, onu kim yarattı?”

Bart Kosko, “Yunan flozofları bu düşüncelerle oynadılar,” diye sürdürüyor, “Kuşkusuz, Yunandan önceki antik toplumlar da bu düşüncelerle oynadılar. Tüm düşünceler Allah fikrine saplanır. Allah fikrinin dışında kalan pek az cevap vardır. Bu cevaplardan çoğu da kısır döngüdür: biz burada olduğumuza birşey var. Neden-sonuç zinciri, birinci nedeni destekler ve birinci neden hiçbir şey olmaksızın olamaz. Soru soruyu getirir, bu defa da neden bir şey var diye sorarız, sonra da neden olmayan bir şeyden, olan birşey türeyemez?”

Yeni Fizik, bu soruya kendi cevabını insani (humanist) ilke doğrultusunda verir. Neden sorusunu ‘ben’ cevabıyla karşılar. Stephen Hawking şöyle anlatır: “Biz Kainatı olduğu gibi görüyoruz, çünkü eğer bizim gözlemlediğimizden farklı birşey olsaydı, biz burada olup onu gözlemleyemezdik.” Kainat, biz burada olalım diye böyle. Farklı bir şey olsaydı, biz burada olamazdık. Hiçbir şey bizim gözlemlediğimizden farklı değil. Bizim soru soruyor olmamız, bizim varlığımız, Kainatı burada olduğu gibi yapıyor. O öyle olduğu için biz biziz.

Kosko, “Bu cevap da kısır döngü ile flört ediyor,” diyor. Fizikçilerin konu hakkında konuşmayı reddeden felsefecileri bir kenara bırakıp konuştuklarını görmek eğlenceli oluyor ama yine de verdikleri cevap zayıf, çünkü Kainatta az rastlanır bir olguya dayanıyor: niçin sorusunu sorma yeteneği olan bizlerin varlığına.

Kainat önümüzde bir halı gibi açılsa bile, biz/insanlar/ burada çok yeniyiz – biz ortaya çıkalı bir milyon yıl ancak oldu. Oysa Kainat onbeş milyardır burada; onbeş milyar önce Bing Bang’le ortaya çıktı. Ya biz ortaya çıkmadan önce aptal bir şey, aptal bir yaratık veya gelişgüzel bir atom ya da yıldız grubu aynı soruyu, “Neden bir şey var?” sorusunu, sormuş olsaydı ne olacaktı? Belki de Kainat bizim için değil, daha henüz evrimleşmemiş akıllı birileri için açılacak. Hasılı, humanist cevabın, Kâinat’ın trilyon, katriliyon dallı evrim ağacıyla başı dertte!..Çünkü kainat pek çok biçimde açılabilir. Bir dal ya da bir yol bize Big Bang’den dünyayı getirdi. Başka dallar bizimki gibi hayat biçimleri ile sonuçlanabilir. Diğer başkaları öyle başka hayat biçimleri, öyle akıllı hayat biçimleri ile sonuçlanabilir ki, bu akıllı yaratıkları biz görsek de duysak da tanıyamayabiliriz. Şu anda bile bize bağırıyor olabilirler.

Genişleyen Kainatta hayat tavlı zengin toprakta biten otlar gibi bitebilir. Hayat genişleyen Kainatın ilk aşamasından ibaret de olabilir. Gençlikten yaşlılığa geçerken yıldızların çoğu üzerlerinde su tutabildikleri bir kaç milyar yıllık bir “su penceresi” aşamasından geçerler. Kaldı ki, matematik bize çok büyük sayıda Kainatların olabileceğini, olduğunu ya da olmuş olduğunu söylemektedir. Bunların pek çoğunda niye-birşey var sorusunu soracak akıllı bir şey ya da yaratık olabilir ve soruyu insancı/humanist ilke doğrultusunda cevaplayabilir. Bu soru tıpkı bizim Kainatımızı var ettiği gibi, Onların kainatlarını da vareder. Böyle bir dünya var: bizimkine eşit bir Kainat ama içindeki insan sayısı hatta molekül sayısı bizimkinden bir tane daha az. Niye tek bir dünya olsun? Niye biz bu kadar şanslı olalım?

Belki de o kadar şanslı değiliz. Belki de bizim Kainatımız trilliyonlarcasıyla birlikte bir meta-kainatın içinde yer alıyor ve diğerlerinde de akıllı-şeyler var, vardı ya da olacak. Bence humanist ilke buna götürüyor. Humanist ilke 2001; A Space Odyssey filmdeki uzun siyah anıt gibi, akıllı olanlara açılan, aptal olanlara kapanan bir kapı. Her bir dünya çizgisi ya da patikasının içinde akıll bir şey ya da yaratık var, veya yok. İçinde zeki yaratık olan dünyalar oluşuyor, diğerleri oluşmuyor. Humanist ilke dünya hasatlarını filtre ediyor veya buduyor, aptal yaratıkların tepe filizlerini koparıyor; tek bir dünyayı açıklamaya çalışırken içi akıllı dünyalarla dolu bir Pandora’nın kutusunu açıyor. Ve neden bir soru sormanın veya beyin sahibi olmanın ya da beyine benzer şeylerin dünya çizgisi bulduğunu daha hala anlatmıyor. Dünya çizgisini seçmenin ya da ahmakları budamanın mekanizmasını vermiyor. Bu durumda Kainat burada çünkü bu kaya ya da bu yıldız burada da diyebiliriz, çünkü Kainat onun burada olacağı şekilde açılmasaydı o burada olmazdı. Şu halde humanist ilke iddiasının geçerli olması için akıllı nesnelere gerek yok. Birşeyler olsun yeter. Dünya tek bir şey için açılabilir. Niye bir şey için açılır? Bizim için açıldığı gibi açılır. Peki neden o öyle? Çünkü biz buradayız. Ve saire.

Bir fuzzy cevap : Hiçbir varsayımda bulunmayın.

Kosko, “Benim neden bir şey yok değil de var sorusuna fuzzy bir cevabım var,” diye sürdürüyor, “Cevap şu: Eğer hiç bir şey yoksa matematik patlar.Bu cevap derin olabilir ya da basit matematik olabilir. Her iki durumda da irdelemek istediğim bir dünya görüşü kurar. Enformasyonu açıklar, entropi ile fuzzy entropi ile halleşir. ”

Kosko’nun cevabı fuzzy entropi matematiğinden gelir. Kainat ne kadar saçaklıdır şeklinde, katıksız saçaklı bir soru sorduğumuz zaman gelir. Bu sorunun cevabı %100 ile %0’ın arasında bir yerdedir. Saçaklılık bir derece meselesidir. Asıl soru, Kainatın bir saçaklı küme olup olmadığıdır. Eğer saçaklı değilse, o zaman Kainat sadece bir kümedir ve %0 saçaklıdır. Eğer saçaklı ise bu değer %0dan fazla olacaktır. Çoğumuz Kainatın saçaklı olmadığını düşünürüz: %0. Kainattaki her şey %100 kainata aittir. Kainata ait olmayan şeylerin oranı %0dır. Şey ya vardır ya da yoktur. Arada bir şey yoktur. Varolmanın gri tonları yoktur.

Kainat ona dair objelerin, ona dair nesnelerin kümesidir. Dahası: Kainat, Kainatın tüm alt kümelerinin kümesidir. Her şeyi içeriyorsa, her şeyin setlerini de içeriyordur. Ve biz bu parçaların siyah ya da beyaz olduklarını düşünürüz. Kalın bir şey parçası, Kainata ya iattir ya da değildir. Şey kümelerinin ya hepsi dahildir ya da hiçbiri dahil değildir. Belki. Ama bu sonuca mantık yürüterek varmayız. Test etmek gerekir. Soru verili ya da ampriktir. Şey kümeleri Kainata pekala da bir dereceye kadar ait olabilirler. “Bence bir ‘elektron’ ya da elektron bulutu, Kâinat’ın belirli bir bölgesine sadece bir dereceye kadar aittir. Ama mesele bu değil. Bir şeyin var olup olmadığını anlamak için Kainatın saçaklı olup olmadığını bilmek zorunda değilsiniz. Saçaklı olup olmadığını sormanız yeter. ….

Şöyle bir düşünce: farzedelim ki hiç bir şey yok. Tek bir şey bile yok. Bu durumla nasıl halleşeceksiniz? Eğer sadece kelimelerle çalışacaksanız, eski Yunanlıların yaptıkları gibi, hiçbirşeyden oluşan birşeygibisinden muğlak fikirlere saplanırsınız. “Ben küme anlamında hiçbir şey farzetmedim. Hiçbir şey olmayan bir küme nasıl bir kümedir? Biz buna boş set ya da null set deriz ve 0 diye yazarız. Peki öyleyse hiçbir şey ne? Ben neyin hiçbir şey olduğunu düşündüm? Dünyanın. Kainatın. Her şeyin !uzay1ının. Bunu X diye yazalım. Hiçbirşeyin olmadığını varsaymak, X’in boş set olduğunu söylemektir. X=0. Bu matematik dili. Bu formun nereye gidebileceğini görebiliyordum. Bu form matematik patlamasına gidiyordu.

Fuzzy entropi teoremi: Kainatın entropisi ya da saçaklılığı ya da muğlaklığı sıfır bölü sıfırdır, 0/0. 0/0, sıfıra eşit değildir. Ve iki sıfır birbirlerini götürüp bir yapmazlar. Bu terim tanımsızdır. Sıfırla bölünmez, bölünürse matematik görülmedik şekilde patlar. Patlamaya neden olan faraziye, hiçbirşeyin olmadığı faraziyesidir. Öyleye bu faraziyeyi reddetmek durumundayız. O halde bir şey var. “Benim cevabım bu,” diyor Kosko. Matematiği de basittir. Hiçbir şey yoksa, matematik patlar. “Bunun ne kadar ciddi olduğunu bilmiyorum. Ama teorik olarak test edebiliriz. Yapacağımız şey, tüm maddeyi şey kainattan boşaltmaktır. Nasıl yapacağımızı ya da boşalttıklarımızı nereye koyacağımızı ya da bu testi yaparken kendimizi nereye yerleştireceğimizi bilmiyoruz. Bu bir düşünce deneyi: son atom ya da foton ya da madde topu, boşlukta asılı kalır ve sonra kaybolur veya hiç oluncaya kadar büzülür. Belki bir solucan deliğine kaçar ve ihtiyar Kainatı bomboş bırakır. Bunu daha önce duymuş olmalısınız: Yerçekimi çöküntüsü.

İddiayı kainatın yerçekimsel çöküntüsü iddiayı test edebilir. Diyelim ki kainatın içinde Big Bang’den bu yana yavaşlamış, genişlemesini durdurmuş, kendi üstüne yığılan ve Big Crunch’a sıkışan yeteri kadar karanlık madde ya da neutron ya da herhangi türden parçacık ya da dalga var. Bu tamamiyle mümkündür. Pek çoğumuz hesabını bunun üzerine kuruyor. Kainatın genişlemeye devam etmesini ve sıcak ölümle yokolmasını istemiyoruz. Kainatın çökmesi için her bir metre küp uzaya üç elektron gerekir. Kütlesi olmayan yada minicik kütleli ve pek pek az elektrik yüklü hayalet benzeri yaklaşık 100 neutrino yeter. Kainat Big Cruch’a yönelirse ne olur, kimse bilmiyor. O müstesna durumda fizik kanunları işlemiyor. Dolayısıyla şimdi bilim-dışı konuşuyoruz.

Gidip-gelen/sallanan Kainat düşüncesi de var. Big Crunch yerini yeni bir Big Bang’e bırakabilir ya da Bing Bang’in kendisi olabilir – büyür ve yeniden kendi üstüne çöker. Ya da Kainat topu, kendi Kara Deliğine çekilebilir. O kadar küçülebilir ki, bir solucan deliğinin boynundan başka bir Kainata geçer, orada beyaz delik olarak pırtlar ya da büyük veya küçük bir bang ya da başka garip bir olay yaratır. Bu durumda eski Kainat en azından son anında birşeyden hiçbir şeye geçecektir. Ben bunu bir deney sayarım. Fizikçiler hali hazırdaki genişlemenin on milyar yıl daha süreceğini iddia ediyorlar. Bundan sonra Big Crunch’a çöküş bir on milyar yıl daha sürecek. Demek ki, iddiamın test edilebilmesi 20 milyar yıl sonraya kalıyor.

Mamafih, vakum testi de yapılabilir. Vakum, ‘boş’ değildir. Vakum aktiftir ve Kuantum olanaklarıyla doludur. Belki onun bir parçanı temizleyip, etrafını duvar çevirebilir, kapalı bir hiçlik bölgesi yaratabiliriz. Balki bir kara deliğin etrafını çevirebilir bir kaç bin yıl süreyle onu olmayan maddeyle doldurabiliriz. Kim bilir?

Mesele, bildiğimiz matematiğin olmaması durumunun nasıl bir şey olacağı meselesidir. Toplama ya da çarpma yapamazsınız. 2 sayısı, 3 sayısına eşit olabilir. Rakam fikri kaybolabilir. Fizikçiler, fizik kanunlarının Big Crunch ya da Kara Delikde işlemeyebileceğini söylüyorlar. Fuzzy iddia, Big Crunch ya da Kara Delik durumlarında matematiğin de işlemeyebileceğini söylüyor. Bu tuhaf bir iddiadır. Ve daha da tuhaf bir şey söyler. Şöyle ki, belki de mantık, veriden/olgudan farklı değildir. Belki ikisi bağlantılıdır. Araştırmak istediğim nokta bu. Mantık ve olgu; matematik ve şeyler birbirlerinden bağımsız değil.