1920’de nüfusunun %56’sı Şii olan Iraklılar nezdinde, İngiliz mandasının Osmanlı hakimiyetinin yeni bir çeşitlemesinden ibaret olduğunu hatırla. Haşimi Faysal’ın Irak tahtına İngiliz subaylarının koruma ve refakatinde çıktığını, kötü şöhretli babasının(1) eski çevresi dışında pek az taraftar bulduğunu, cülüsünü izleyen isyanları bastırmanın İngiltere’ye “400 asker ve kırk milyon sterline mal olduğunu” hatırla.
Milliyetçi El Fatat örgütü üyesi Faysal’ın 1916 Şam Protokolü’nde(2) imzası olduğunu hatırla. Faysal’ın Sünni Arap milliyetçiliğini şekillendiren ve kışkırtan eğitim sisteminin, Iraklı Kürt ve Şii nüfusun büyük tepkisini çektiğini hatırla. Faysal’ın ordusunun başında, askeriyenin modernleşmesinde büyük emeği olan, Irak milliyetçisi ve İngiliz yanlısı Nuri Sait Paşa’nın olduğunu hatırla. Kürt ve Şiilerin kralın ordusunda görev almayı reddettiklerini hatırla. 1930’da İngilizlerin Başbakan atanan Nuri Sait Paşa’nın, Türk Harbiyesi mezunu olduğunu hatırla. Nuri Sait Paşa’nın 1930-1958 arası ondört kez başbakan yapıldığını, 1932’de İngiliz mandasını sona erdiren antlaşmanın müellifi olduğunu hatırla. Yeni antlaşmanın, Irak’ın kurtuluşu anlamına gelmediğini, İngiltere’nin Bağdat’taki Habbaniye, Basra’daki Şubeybe hava üslerini muhafaza ettikten başka, tüm liman, havaalanı ve demiryollarını izinsiz kullanma imtiyazını aldıklarını hatırla.
Başbakan Tony Blair’in 2005 Noel’inde ziyaretle “sürpriz” yaptığı İngiliz askerinin, Şubeybe hava üssünde konuşlanmış olduklarını hatırla: “Bakın, çocuklar…(3) her şeyden önce… burada yapmakta olduğunuz iş… ne kadar zor olursa olsun… sahici önemi haiz tek şey… bu ülkenin halkının istediği demokrasiye kavuşmasına yardım etmeye çalışmaktır. Bunu yapmanın tek yolu Irak güçlerinin, polisinin ve Irak ordusunun inşa edilebilmesi için gerekli güvenlik ortamını sağlayabilmektir…vs.vs.” Blair’in söyleminin 77 yıllık söylem olduğunu hatırla.
Filistin toprakları nasıl parçalandı?
Irak’ta, ilk askeri darbenin 1936’da, Kral Faysal’ın ölümünden(4) üç yıl önce, 1890 Kerkük doğumlu, “Kürt Goering’i”(5) lâkaplı Albay Bekir Sıtkı(6) olduğunu hatırla. Albayın lâkabını 1933’te Musul’da ayaklanan Süryani kabilelerini olağandışı bir şiddetle(7) bastırdığı için kazandığını,(8) Faysal’ın oğlu Gazi tarafından general yapılarak, Irak Ordusu’nun başına getirildiğini hatırla. 1936’da Bekir Sıtkı’nın Hikmet Süleyman’ı başbakan atadığını hatırla. Hikmet Süleyman’ın 1913’te İstanbul’da öldürülen Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın kardeşi, YÖK eski Başkanı Prof. İhsan Doğramacı’nın kayınpederi olduğunu hatırla. Cahit Kayra’nın(9) “38 Kuşağı” isimleri anılarında(10) eski bir Osmanlı subayı olan Bekir Sıtkı’nın Türk muhibi olduğunu 1937’de federasyon girişiminde bulunmak üzere Ankara’ya gelirken İngiliz ajanları tarafından öldürüldüğünü kaydettiğini hatırla.
1936 darbesinin bir açıklamasının da, İngilizlerden kurtulmak isteyen Irak milliyetçilerinin Almanlara yönelmeleri olduğunu hatırla. Mezopotamya petrollerinden uzak tutulan(11) Almanların, Ortadoğu’da yeniden boy gösterme fırsatını kaçırmadıklarını, 1937’den itibaren propaganda aygıtlarını işlettiklerini, Baldur von Schirach’ın(12) Bağdat’ı ziyaret ettiğini, Ortadoğu propaganda görevlisi “Alman Lawrence”ı lâkaplı Dr. Fritz Grobba’nın “Arapların Almanlara beslediği dostane duygular, her şeyden çok Arap çıkarlarından kaynaklanıyor bile olsa, Almanya’nın siyasi ve ekonomik işine yarayabilecek önemli bir unsurdur” beyanatını hatırla. “Altın Dörtlü” lâkaplı albaylar cuntasının aynı günlerde güçlendiğini hatırla: “Araplar için İngilizlerden daha cani bir canavar, Müslümanlar için ise daha öldürücü bir düşman yoktur… Üç yüz milyon Müslüman İngiliz boyunduruğu altında inlemeye devam etmektedir. Haçlıların kanlı ‘Aslan Yüreklisi’ de bir İngiliz’di, Kudüs’ü işgal ettikten sonra ‘Haçlı Seferleri şimdi bitti’ diyen Allenby de. Ülkelerin ve kıtaların konumlarına biraz dikkat ederseniz, Britanya’nın savaşlarının stratejik önemlerini anlarsınız, İngiliz İmparatorluğu’nun sonu gelmeden Arapların bir geleceklerinin olmadığını görürsünüz”(13) İngiliz-Fransız işbirliği ve itidal tavsiye eden güçlü başbakanın direncine, İngilizlerin bölgedeki devasa askeri güçlerine, 1930 İngiliz-Irak Antlaşması’nın varlığına, bin beş yüz kilometre uzaktaki Hitler’in Avrupa’yla uğraşıyor olmasına rağmen, Altın Dörtlü’nün 1940’ta Nuri Sait’i devirdiklerini, İngiliz düşmanı Raşid Ali el-Geylani’yi “Savunma Hükümeti Başkanı” ilân ettiklerini, İngilizlerin Basra’ya asker çıkararak karşılık verdiklerini hatırla. İzleyen Habbaniye Muharebesi’nde Irak kuvvetlerinin üsten havalanan uçakların bombardımanına ancak birkaç gün dayanabildiklerini, Almanya’dan istenen yardımın İkinci Dünya Savaşı’nı Irak’a taşıdığını hatırla. Musul semalarında ilk kez beliren Alman uçaklarına karşın, İngiliz askerlerinin Bağdat ve Basra’yı birkaç ay içinde bir kez daha işgal ettiklerini,(14) İngiliz yanlısı yeni hükümetin Almanya’ya savaş ilân ettiğini hatırla. Birkaç yıl sonra, 1948’de, Birleşmiş Milletler’in, İngiliz mandası altındaki Filistin’in topraklarını, İsrail ve Filistin olmak üzere böldüğünü hatırla.
Irak’ın Baas’ını nasıl bilirsiniz…?
Filistin topraklarının bölünmesini Arapların tarihlerinde görülmedik bir dayanışmayla ayaklanarak karşıladıklarını hatırla. Irak’ın, Mısır, Suriye, Ürdün ve Lübnan’la birlikte katıldığı Arap-İsrail Savaşı’nda feci bir hezimete uğradığını hatırla. Arapları derinden sarsan bu utancın sonuçlarından birisinin Mısır’da yeşeren Özgür Subaylar hareketi olduğunu hatırla. Arap milliyetçisi Albay Cemal Abdül Nasır’ın(15) Özgür Subaylar’ın başına geçerek, Osmanlı asıllı müptezel Kral Faruk’u devirdiğini (1952) hatırla. Özgür Subaylar hareketinin Arap dünyasının hemen tüm devletlerine sirayet ettiğini, Irak’ta tümgeneral Abdülkerim Kasım başkanlığındaki fraksiyonunun yönetimi eline alarak cumhuriyet ilan ettiğini, Kral İkinci Faysal’ın, amcası ve vasisi Abdüllillah’ın, Nuri Sait Paşa’nın 1958’de sokaklarda öldürüldüklerini hatırla. Irak Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olan Kasım’ın(16), iktidarda beş yıl kalabildiğini, 1963’te yaşanan Abdülselam Arif darbesinde idam edildiğini hatırla. General Abdülselam Arif’in 1966’da şaibeli bir helikopter kazasında öldüğünü hatırla. Yerine geçen kardeşi Abdurrahman Arif’in iki yıl sonra 1968’de yine bir darbeyle devrildiğini hatırla. Arif kardeşleri iktidara götüren darbenin liderlerinden Ahmet Hasan El Bekir’in 1968’de aldığı koltuğun 1979’da pek şaibeli “sağlık nedenleri” ile bıraktırıldığını hatırla. El Bekir’den sonra gelen Cumhurbaşkanı’nın, Saddam Hüseyin olduğunu hatırla. 1921’den itibaren Irak’ta hiçbir ulusal liderin eceliyle ölmediğini hatırla. Saddam Hüseyin Kazmi’nin yaşamının ülkesinin makûs kaderiyle birebir örtüştüğünü hatırla.
“Sünni üçgen” olarak bilinen bölgeye dahil Tikrit’in, El-Evca köyünde çobanlıkla geçinen bir ailenin 1937 doğumlu yetim çocuğu olduğunu hatırla. 20 yaşında Baas’a katıldığını,(17) adının ilk kez 1958 darbesinde duyulduğunu, 1959’da, Kasım’a düzenlenen, arkasında Amerika’nın olduğu tartışmasız, ve fakat başarısız, suikast teşebbüsünde yer aldığını, birkaç kez hapse girdiğini, yaralandığını hatırla. “Diriliş” ya da Rönesans anlamına gelen Baas’ın, Arap İsrail Savaşı utancının doğurduğu Özgür Subaylar hareketinin sivil çeşitlemesi olduğunu, Suriye’den başlayarak Irak’a ve diğer Arap ülkelerine yayıldığını, üniversite ve lise öğrencileri, aydınlar, meslek sahibi Arap kentlileri tarafından desteklendiğini hatırla. Baas’ın amacının kurucularından Suriyeli siyasal bilimci Zeki El Arsuzi’nin ifadesiyle “Arapların incinmiş gururlarını onarmak;” ideolojisinin “sosyalizme yatkın, laik, pan-Arap milliyetçiliği;” hedefinin, “birleşmiş, demokratik sosyalist Arap ulusu” kurmak; şiarının, emperyalizme karşı “birlik,” yabancı tahakkümden “özgürlük,” Marksist değil, Araplara özgü bir “sosyalizm” olduğunun vurgulanarak açıklandığını, 2003’te ABD ve müttefiklerinin sökmekte zorladıklarını itiraf ettikleri hücre esasına göre örgütlendiğini hatırla. 1968’de Irak’ın ilk Baasçı cumhurbaşkanı olan el Bekir’in parti programında önceliğin “Irak’ı güçlü ve birlik içinde bir ülke” yapmak; “devrim öncesinin muzır değer yargı ve uygulamalarından” kurtarmak, “sömürüye, sosyal adaletsizliğe, bağnaz sadakatlara, vurdumduymazlığa karşı yurttaşlık ruhunun yerleşmesine çalışmaya” verildiğini açıkladığını; resmi söylemlerin, yurtseverlik, ulusal sadakat, kollektivism, katılım, fedakârlık, çalışma sevgisi ve sosyal sorumluluk” üzerinde yoğunlaştığını hatırla. 1963’te Baas’ın Başkan Vekili olan Saddam’ın, 1979’da genel sekreter, cumhurbaşkanı ve tek adam olarak ortaya çıktığını hatırla.
Saddam’a kimyasal silahları ABD temin etti
Saddam’ın Baas’ın genel sekreteri, Irak’ın cumhurbaşkanı olarak ortaya çıktığı 1979’da, İran’da Humeyni’nin iktidara geldiğini, ABD bölgedeki en önemli müttefikini kaybederken, Sovyet ordusunun da Afganistan’a girdiğini hatırla. ’80’li yıllarda, Irak’ın ABD’nin bölgedeki başlıca müttefiki olduğunu, Reagan yönetiminin bir parti toplantısında olası muhaliflerini parmağıyla gösterip, oracıkta idam ettirecek kadar acımasız olabilen Saddam’ı hoş görmekle kalmayıp, askeri ve mali yardıma boğduğunu hatırla. Ronald Reagan ve George Bush’un başkanlıklarında ABD’nin Saddam Hüseyin’e nükleer, kimyasal ve biyolojik silâh teknolojisi sattığının, ’90’larda bölgede görevli BM müfettişleri tarafından tespit edildiğini, müfettişlerin Amerikan Senatosu’nun Amerika’nın denizaşırı ülkelere yaptığı ihracatı denetlemekle görevli komisyonuna Irak’ta “Amerikan Ticaret Bakanlığı tarafından düzenlenen ve Irak’ın kimyasal ve nükleer silâh yapımını ilerletmek için kullanılan lisans ve çok sayıda Amerikan yapımı malzeme bulduklarını” haber verdiklerini, böylece 1992’de harekete geçen komisyonun Reagan yönetiminin Mayıs 1986’dan itibaren Irak’a “17 seferde 80 parça biyomaterial” gönderdiğini saptadığını hatırla.(18) Komisyon başkanı Don Riegle’ın “Hükümetimiz… Irak’a farklı zamanlarda çift-amaçlı/ kimyasal ve nükleer silâh yapımında da/ kullanılabilecek nitelikte 771 teknoloji lisansı satımını onaylamıştır.” şeklindeki itirafının buzdağının sadece tepesi olduğunu hatırla. Buna karşın, Irak’ı biyolojik, kimyasal veya nükleer silâhlar bulmak üzere didik didik arayan, “CIA silâh avcısı” Charles A. Duelfer’in iki yıl sonra eve eli boş döndüğünü hatırla. Yanına yardımcısı Cheney ve üst düzey yetkililerini alarak, Mart 2003 Amerikan işgalinin nedeninin “Irak’ın kimyasal ve biyolojik silâhlara sahip olması, nükleer silâh programını yeniden yürürlüğe koyması ve bu silâhların El Kaide aracılığıyla ABD’ye karşı kullanılabileceği” endişesi olduğunu ilân eden Başkan Bush’un “düş kırıklığına uğradığını” ifade ettiğini, ancak, “belki de silâhlar savaştan önce Irak dışına kaçırılmıştır” kaytarmasını hatırla.
Irak cumhurbaşkanının uluslararası bir mahkemede de yargılanabilecekken, Amerikan yetkililerinin gözetiminde ve Amerikan askerleriyle kuşatılmış olduğu halde, derme çatma bir mahkemede yargılanmış ve asılmış olmasının, ABD’nin Saddam’ın günahlarındaki payını örtbas ettiği şeklinde yorumlandığını hatırla. Mart 2003 Amerikan-İngiliz saldırısının adının “Decapitation” yani “Başkopartma” operasyonu olmuş olmasının, sonun baştan belli olduğunu gösterdiğini hatırla.
Son olarak, “Bağdat Yurttaşları Topluluğu” isimli bir grubun, Ürdün’ün başkenti Amman’daki Baas Partisi’nin idamı müteakip düzenlediği taziye töreninde dağıtılan duyurusunda, Saddam Hüseyin’in yerine, Amerika’nın başına 10 milyon dolar koyarak aradığı eski yardımcısı, İzzet İbrahim El Duri’nin “devlet başkanı” olarak atandığını, yeni başkanın, ABD, İngiltere ve İran’ın işgaline karşı direnişin başkomutanı olduğunu bildirdiğini unutma. Unutma, benim Ortadoğulu belleğim, unutma ki, bölgenin bitmez tükenmez çilesi, Hüseyin Saddam’ın özeline indirgenip, sulandırılmasın.
(1) İstanbul doğumlu Mekke Emiri Şerif Hüseyin,
(2) Mısır Valisi Sir Henry McMohan’ın hazırladığı, Mersin, İskenderun, Şam, Homs, Hama ve Halep’te Osmanlılara karşı ayaklanmalar örgütlenmesini öngören ,
(3) “Look, guys…” 22 Aralık 2005 “10 Downing Street” bülteni, “Speech at Sahiba Logistics Base in Iraq”,
(4) İsviçre’de basit bir apandisit ameliyatından sonra; İngilizlerin dahli olduğu söylenir,
(5) İngiliz Guardian gazetesi yazarı Jan Morris,
(6) 1937’de Musul’da öldürüldü,
(7) 3000 kişinin öldürüldüğü söylenir,
(8) Kral Faysal, “Acı dolu bir kalple söylüyorum ki hâlâ bir ‘Irak halkı’ bulunmamaktadır…” diye başlayan cümlelerini bu kıyım üzerine söylemiştir. Bakınız, dünkü ZAMAN,
(9) 1974 CHP-MSP Hükümeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı,
(10) İş Bankası Yayınları,
(11) Bakınız, ZAMAN dünkü yazı, (
12) Hitler’in Nuremberg’de yirmi yıla mahkûm edilen gençlik örgütü başkanı,
(13) Albay Selahattin es-Sabah; diğerleri Kamil Şabib, Mahmut Salman, Fehmi Sait’ti., (
14) 1943,
(15) 1907-1974 ,
(16) 1914-63,
(17) 1957,
(18) The Sunday Herald gazetesi, Glasgow, İskoçya, 14 Haziran 2004.