Açık Mektup

“İçeriden Mırıldanmalar”a dair – 26 Şubat 2008

Sayın Dumanlı,

“…Alatlı/nın/kaleme aldığı yazılar beş seneyi aşkın bir süredir bu gazetede neşrediliyor. Bu süre içinde çok kritik yazılar kaleme aldı ve herhangi bir problem yaşanmadı” derken, sonuna kadar haklısınız. Nitekim, Zaman’a ilişkin her türlü tezvirata rağmen gazetede yazmayı sürdürmemin nedeni de budur. “Her yazıyı gazete yöneticileri basmak zorunda mıdır?” derken de sonuna kadar haklısınız. Gazetelerin yayın politikaları vardır; her yazıyı basmakla yükümlüdürler diye bir anlayış olamaz. Bu çerçevede, “İçerden Mırıldanmalar”ın sayfa editörü arkadaşımızı rahatsız etmiş olması anlaşılmaz bir durum değildir.  

Aynı şekilde, sizin bizzat başkanlık ettiğiniz yayın kurulunun metni yayımlamama kararının da yine aynı nedenlerle saygıyla karşılanması gerekir. Ancak,  “Biz yazıyı okuma ve değerlendirme fırsatı bulamadan bir internet sitesinde yayınlanmış”  şeklindeki  ifadenizin  doğru olmadığını bile bile, sırf  zevahiri kurtarmak için ve beni töhmet altında bırakacak şekilde dillendirmiş olmanız ayıptır.  “İçerden Mırıldanmalar”ı okuma fırsatı bulmuş olduğunuz, benden türban olayına değinmeyen  bir başka konuda yazı talep etmiş olmanızın  ayrıca tastikindedir. 

Saniyen, söz konusu metnin yayımlandığı ortam herhangi “bir internet sitesi” değil,  başta ZAMAN için kaleme aldıklarım olmak üzere, tüm yazılarımı, söyleşilerimi, hakkımda çıkan yazıları, ve diğer görsel malzemeyi yaklaşık 2000 yılından beri paylaştığım grubumdur.  Bana ait ürünler bu grubun üyeleri tarafından gıyabımda da otomatik olarak yayımlanır,  Kaldı ki, sayfa editörünüz diğerleri gibi  bu metnin de grupta değerlendirileceğinden haberdardır.  “Daha kararımızı vermeden yazıya ‘sansür yapıldı’ diye jurnallendik”  ifadenizle bizzat beni “jurnalcilik”le itham ederken, söz konusu metni diğer medya organlarına servis yapan zatın kimliğini okurlarınızdan saklama gayretinizi neye yormam gerektiğini bilemiyorum.

Cemaat mülâhazalarıyla, kol kırılır yen içinde şeklinde bir tutum içindeyseniz bile, bunu benim üstümden yapmamalıydınız.   Sizinle şahsi bir meselesi olduğu anlaşılan bu zatla yaptığınız  o şaşırtıcı yazışmaları yoksayıyor, buna karşın “en çok da” bana “kırıldığınızı” ifade ediyor olmanızı  etik dışı bir hedef saptırma gayreti olarak değerlendirdiğimi bilmenizi isterim.    Neticeyi kelam, Sayın Dumanlı,  ne siz  “yazarını ofisboylarına kovduran birileri” kadar  nadan olabilirsiniz, ne de ben  kendime bu terbiyesizliği yaptırırım.  ZAMAN’la ilişkim sizden çok öncelere 1980’lere uzanmakla birlikte, sizin de altını çizdiğiniz gibi bordrolu yazarınız da hiç olmadım.  Aramdaki ilişki, ülkemizde hasretini duyduğumuz kalitede, şeffaf olduğu kadar da yazdığında dürüst bir gazetenin varolmasına katkıda bulunmak çabasından ibarettir.  İşbu açıklamanızla beni bir kez daha düş kırıklığına uğrattınız,  vesselâm.  

Allah’a emanet olunuz.