“Aklın Ölçüsü” Veya Safsata (4)

Serbest Safsatalar
Eğer bir politikacı adayı iseniz, geleceğiniz için yapacağınız en iyi yatırım safsataları hatmetmek ve mümkün olduğunca sık kullanmaktır. Ama politikacı değil de, politikacı muhatabı olacaksanız, Serbest Safsatalarailişkin farkındalığınızı bu defa kolay kandırılmamak için kullanmak durumundasınız. Ayrıca, Serbest Safsataların çoğu zaman pek eğlencelidirler. Zaman zaman anlamsız hatta hayli düzeysiz olabilmekle birlikte, sonuçları itibariyle insanı hiç olmayacak inançlara ve durumlara götürebilirler. Dahası, masum muhataplarını hayatta kötü seçimler yapmaya hatta şiddete yönlendirebilirler. Her ne kadar en çarpıcı örneklere basınımızda rastlanıyorsa da, gazeteci olmak için safsata yapmayı biliyor olmak da gerekli değildir. 🙂

Yeri gelmişken, Rusların “Ezop Dili” dedikleri bir iletişim biçimi vardır ki, “söylemeden söyleme” esasına, yani açıkça dillendirilmeyen öncüllerden vargıya varmaya çalışma esasına dayanır. Açıkça dillendirilmeyen öncüller, “ben söylemeyeyim ama siz anlayın” anlamına geldiğinden, muğlak, müphem, dilerseniz, kaçak demeç ya da metinlerle sonuçlanır. Çarların ve Bolşeviklerin en ağır baskı dönemlerinde ortaya çıktığı söylenen Ezop Dili Ustalarının varlığından söz edililir. Ancak, Ezop Dilinin ifade ve anlama yitimi olarak özetlenen toplumsal iletişimsizlikle sonuçlandığı da bir diğer vakıadır.
Belirsizlik Grubu:
Türkçe’yi iyi kullanamamaktan kaynaklanan safsatalar grubudur. Bir cümlede kelimelerin veya ifadelerin açık olarak kullanılmamasından doğan hatalardan kaynaklanır. Belirsizlik safsatalarında ya kullanılan kelime veya ifade çok anlamlıdır, birden fazla manaya çekilebilir; ya da öyle müphemdir ki, anlaşılmaz. Cinaslı Safsata, Vurgulama Safsatası ve Çok Anlamlılık Safsatası bu gruptandır.

Cinaslı Safsata (fallacy of equivocation) anlamları farklı, yazılış veya söylenişleri aynı olan sözcüklerin kullanılmasıyla geliştirilen vargı.
Kanuna karşı gelenler hapse atılır.
Sen yerçekimi kanununa karşı geldin.
O halde hapse atılman lazım!
veya
Yarime bir gül dedim, bir gül verdi bana.
veya
Çocuğa bu masalı okuduktan sonra yat dedim,
o da çamura yattı.
Bu da basından:
Yaşlanmanın nedeni vücuttaki serbest radikallermiş,
İnsanoğlu ne çekiyorsa radikalden çekiyor. (İlker Sarıer, 10.6.2000, Sabah)

Vurgulama Safsatası (fallacy of accent) bir kelime veya ifadeye vurgu yaparak farklı bir anlam elde etme veya anlamı kaydırma hatası; noktalama bilgisinin önemine dikkat!
Çalış baban gibi eşek olma.
-Çalış baban gibi, eşek olma.
-Çalış, baban gibi eşek olma.
veya
Bu küçük bir felaket.
– Bu, küçük bir felaket. (olay )
– Bu küçük, bir felaket. (çocuk)
Basından:
“Sayın Cumhurbaşkanı, laik, demokratik cumhuriyeti ve ülke bütünlüğünü koruyucu yaptırımları daha etkili kılmak amacıyla hazırlanan KHK’yı geri yollamıştır.” ( Bülent Ecevit, 11.8.2000, Radikal)

Başbakan Ecevit, düşüncesini iki farklı vurgu yapıldığında iki farklı anlam çıkacak şekilde ifade ediyor: “amacıyla” sözcüğüne vurgu yapılırsa, “laik, demokratik cumhuriyeti ve ülke bütünlüğünü koruyucu yaptırımları daha etkili kılmak” Cumhurbaşkanının amacı, “hazırlanan” kelimesine vurgu yapılırsa KHK’yi hazırlayanların amacı olarak anlaşılıyor.

Çok Anlamlılık Safsatası (fallacy of amphiboly) birden fazla yoruma müsait olan ifade veya cümleden çıkarılan yargı.
Koskoca büroda bir daktilo bile yok.
-(Koskoca büroda bir yazı makinesi bile yok)
-(Koskoca büroda bir sekreter yok)
veya
Ali, Ayşe’yi Ahmet ile yakaladı.
-(Ali, Ayşe’yi Ahmet’le beraber uygunsuz bir vaziyette gördü)
-(Ali, Ahmet’in yardımıyla Ayşe’yi kovalamacada yakaladı)
-(Ali , Ahmet’le birlikte Ayşe’yi düşerken yakaladı)

veya

Ayşe, yalnız kaldığında annesini çağırdı.
-(Ayşe yalnızdı, annesini çağırdı)
-(Annesi yalnızdı, Ayşe annesini çağırdı)

veya

Trafik polisi bir milletvekilinin arabasını durdurur. Milletvekili hemen camı açarak “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sorar. Polis elindeki telsizi kullanarak amirine sorar: “Amirim, bir aracı durdurdum, sürücüsü kim olduğunu bilmiyo, bana soruyor. Ne yapayım?”

Basından:
“Gelin yıldızının parladığı bu anı ziyan etmeyelim ve Türkiye’nin yalnız futboluyla değil her şeyiyle övünelim.” (Zülfü Livaneli, 19.5.2000, Sabah)

Yani?
– (Aslında türkiye’de hiçbir şey bahsedildiği kadar kötü değil. Futbolda olduğu gibi başka alanlarda da başarılı sonuçlar alıyoruz. Artık sadece futboldan değil, diğer başarılı olduğumuz alanlardan da bahsedelim)

Yani?
– (Şu anda türkiye futbol konusunda başarı elde etmişken olmuşken, gelin, çalışıp didinip diğer başka alanlarda da futbolda olduğu kadar başarılı olalım)

“Michael Jackson, aşırı derecede alkol alan biri kendisine zarar verebilir diye kaldığı otelde içki servisini yasaklattı.” (20.5.2000, Sabah)

Yani?
-(Michael Jackson birisi kendisine hakim olamayıp çok içer, çok içerse de kendi kendisine zarar verir diye içki servisini yasaklatıyor)

Yani?
-(Michael Jackson birileri çok içer de sonra bana zarar verir diye içki servisini yasaklatıyor)

“Karakol yaptıran, polis evi yaptıran, şehit polislerin ailelerine yardım eden sabıkalı kişilere, mafya babalarına ‘plaket’ler verildiğini gördüm. Öyle ki, bana bir ‘muhabbet tellalı’na plaket verme görevi de önerildi. Ben öneriyi ‘kaba’ bir biçimde geri çevirdim: ‘Bu plaketi ancak bir sermaye verebilir!’ Alınmadılar bile!.. Plaketi, bir işadamı verdi!…” (Orhan Tahsin, 5.9.2000, Ortadoğu)

Yazar, “sermaye” kelimesini, “fahişe” ve işadamı” olarak anlaşılacak şekilde kullanıyor.

Hatalı Kıyas Grubu:
Az rastlanan olaylardan genel kurallar çıkarmak kıyaslama hataları olarak adlandırılır. Özelleştirme Safsatası ve Genelleştirme Safsatası (Fallacy of Converse Accident) olmak üzere iki türü vardır.

Özelleştirme Safsatası (fallacy of accident) genel ilke veya ifadenin istisnai durumlar için de geçerli olduğunu düşünme hatası, Aristo’un tesbit ettiği on üç orijinal safsatadan birisidir; meselâ, şehir içindeki hız sınırından çıkarak ambulansların yavaş gitmeleri gerektiği sonucuna varmak gibi; morfinin bir uyuşturucu olduğunu belirterak, hastahanelerde kullanımının yasaklanması gerektiğini savunmak gibi.

-“İnsanlara vurmak yanlıştır.”
-Saldırıya uğradığında karşılık vermemelisin.

-“Yalan söylemek günahtır.”
-Hırsıza kasanın yerini doğru söylemelisin.

Basından:

“Cumhurbaşkanının koltuğu neden öne konur? Çünkü o devleti temsil ediyor da onun için. Yani devlet her zaman öndedir. Cumhurbaşkanının koltuğu önde olursa, başka yerlerde de en küçük kademesine kadar devlet görevlerinin koltuğu önde olur. Bu ise, “Devlet her şeydir, birey ise hiçbir şey” diye düşünen, “devletlû” anlayışının bir yansımasıdır. “ (Oral Çalışlar, 21.5.2000, Cumhuriyet)

Yani?
-Cumhurbaşkanının önde oturmasının sebebi devleti temsil etmesidir.
-Küçük memurlar da devleti temsil ederler.
-En küçük kademeli memurun koltuğu da önde olur.

“Kemal Sunal’ın ölümü ihmaldenmiş. Sanki Türkiye’de her yıl benzer şekilde ölen binlerce Türk vatandaşının ölümü, aşırı ilgiden ve insan hayatına verilen değerdenmiş gibi. Türk dediğin böyle ölür.“ (Fatih Altaylı, 5.7.2000,Hürriyet)

Yani?
-Türk dediğin böyle /ihmalden/ ölür.
-Kemal Sunal, Türk’tür.
-İhmalden ölmüş olması doğaldır.

Genelleştirme Safsatası (fallacy of converse accident) özel durumlardan, özelliği olan istisnai haller için geçerli olan kurallardan, genel ilkelere ve ifadelere sıçrama yanlışı; bu safsata türünün istatiklerle yakın ilgisi vardır.

-Düğünde atılan silâh misafirlerden birisini vurdu.
-Bütün silâhlar toplanmalıdır.

-Xanax bana çok iyi gelen bir ilaç.
-Reçetesiz satılmalı ki, herkes yararlanabilsin.

Basından:

“…İmzalamazsa devlet krizi çıkar. Dünya üzerinde hiçbir başbakan, kendi devletinin başkanını böylesine tehdit etmemiştir. Siz ettiniz. Gene imzalamadı.” (Hıncal Uluç, 23.8.2000, Sabah)

Yazarın böyle bir genelleme yapabilmesi için , iddiasını dünyadaki gelmiş geçmiş tüm başbakanlar ile cumhurbaşkanları arasındaki ilişkilerine dair istatistiklerle delillendirmesi gerekir.

“Kim ne derse desin, kaderin şakası yoktur. Çocuklukta bir kere gazeteci rolüne girdik diye, bizi oraya prangalamadı mı? (Mustafa Kaplan, 24.8.2000, Akit)”
Çocukluğunda gazeteci rolüne giren her çocuk, gazeteci olmaz.

İşte insana verilen değer ! ABD’ de 5,5 aylık doğan bebeği yaşatmak için onlarca insan seferber oldu 300 milyar harcandı. (13.5.2000,Sabah)

Münferit bir vaka olup, her premature çocuk için geçerli değildir.

“Epeyi eskilerde kaldı, bir zamanlar, taksi şoförleri kamu hizmeti yapar idiler. Şoför denilen kişi kendisine her yönden inanılan ve itimat edilen kişi demek idi. Meselâ benim dedem Bursa’da 18 yıl taksi şoförlüğü yaptıktan sonra imamlığa başlamış ve İstanbul’un önce Akşemseddin ve sonra da Cerrahpaşa Camilerinde görev yaparak oradan da Tanrı’ın rahmetine kavuşmuştu”. (Atilla Özdür, 31-8-200, Akit)

Yazarın dedesinin inanılan ve itimat edilen bir şoför olması, genele maledilemez; yazarın dedesinin inanılan ve itimat edilen birisi olduğu için imam olmuş olması da tüm imamlar için geçerli nitelikler olarak sunulamaz. Söz konusu zatın “dede” olması, inanılan ve itimat edilen şöför ve imamların eskilerde kalmış/bugün yok olmalarına da delât edemez.

“ Hep büyüklükler peşinde koşan bu toplumu artık iki arada bir derede kıstıramaz, oralara hapsedemezsiniz. Bakmayın siz 68’li kıytırıklara ve eski tüfek bağırtılara. Türkiye sür’atini kazanmıştır. Dev çoktan uyanmıştır. İnanmazsanız, şu Galatasaray’ın yaptıklarına bir bakın.” (Gürbüz Azak, 30.8.2000, Türkiye Gazetesi)

Yazar sadece Galatasaray’ın başarısından yola çıkarak Türk toplumunun artık çok daha başarılı olacağını iddia ediyor.