Birleşmiş Dinler Teşkilatı “Yeni Dünya Düzeni için Dini Temel” Bush-Gorbaçev İttifakı

Ekumanizm,” evrensellik, dünya kiliselerini ve hatta dinlerini tek çatı altında toplamayı hedefleyen hareketi tanımlıyor.  Hareketin izini Babil Kulesi’ne kadar sürüyorlar, ancak, Hıristiyan Ekumanizmi, daha havariler zamanında gündeme gelmiş. Pavlus, müridlerini Kilise’ye sızan “küçücük hataların” çığ gibi büyüyeceği, zaman içinde sahte bir dine dönüşebileceği hususunda uyarıyor. Nitekim, Hıristiyan öğretisine putperest inançları karmakla suçlanan düzinelerce “batıl”/gnostik Hıristiyan mezhebi ortaya çıkmış.

Çağdaş Ekumanizmi’n temelleri, 1910’da Edinburgh’da toplanan “Dünya Misyoner Konferansı”nda atılıyor. Katılanlar, “tebliğ, hizmet ve öğreti konularında birlik” meselesini ele alıyorlar. 1925’de Stockholm’da “Evrensel Hıristiyan Konferansı” adı altında tekrar toplandıklarında, kutsal metinlerin endüstriyel, sosyal, siyasi ve uluslararası ilişkilere nasıl uyarlanabilecekleri tartışılıyor. Bir de sloganları var: “Hizmet birleştirir, öğreti ayırır.”

Ekumanizm’in Yeni Dünya Düzeni ile ilişkisini ilk telâffuz eden Sir Francis Younghusband diye bir adam; 1930’da topladığı “Dünya İnançlar Kongresi”ne ilişkin olarak “Yeni Dünya Düzeni için dini bir temel şarttır” diye yazıyor.  Sonra yine bir başka İngiliz “Sir”ü, Julian Huxley, ki kendisi Oxford eğitimli biyolog/zoolog olup, Texas’daki Rice Enstitüsü’nde hocalık yapmış ve UNESCO’nun ilk (1946-48) genel müdürü olmuştur, “Allah’a itikadî kavramlar insanlığın ilerleyişine paralel olarak kaybolmaya mahkûmdurlar,”buyuruyor, (1)

Yeni bir din gelişecek…bu dinin en önemli unsuru evrenselliği olacak…Batı’nın ve Doğu’nun büyük dinlerinin insancıl öğretilerini kucaklayacak…

Dünya Kiliseler Konseyi, 1948’de bu Huxley’in nezaretinde kuruluyor. Halen 120 ülkeden, 332 kilise ve mezhebe bağlı 500 milyon Hıristiyanı temsil ettiği söyleniyor. Amaçlarının bir küresel “Süper Kilise” kurmak ya da ibadet biçimlerini standardize etmek olmadığını, varlık nedenlerinin üyelerini “Birde Üç Olan” Tanrı’nın kelâmına topluca adanmaya teşvik etmek suretiyle ekumenikal hareketi desteklemek, böylece cemaatlerin birbirlerinin “tek, kutsal, küllî (ya da katolik) ve havarilerin izinde olduklarını idrak etmelerini sağlamak” olduğunu iddia ediyorlar. Türkçesi “yok aslında birbirimizden farkımız” olmalı ama muhaliflerine göre, külliyen bir saptırma gayreti, çünkü hemen arkasından Konsey’in Genelsekreteri Philip Potter’ın “Kiliseleri yoksullara yardım, bağış gibi geleneksel faaliyetlerinin ötesinde, insanlığı onurlu ve adil yeni ilişkilere sevkedecek ve toplumun yeniden ve kökten yapılandırılmasını sağlayacak aracıları yetiştirmeye yönelik, amacına uygun ve fedakârane eylemlere yönelmeye çağırıyoruz,” cümleleri geliyor.

“Onurlu ve adil” yeni ilişkilerin neleri kapsadığını da Konsey’in Merkez Komitesinin 1969 yılında çıkardığı tamimden öğreniyoruz: “…dünyada sadece kaynakların ve teknolojilerin akıllıca transferi değil, ekonomik, sosyal ve siyasi yapılanmalarda da radikal bir değişikliğin zaruri olduğu görülmektedir…”

1991’de Canberra’daki Yedinci Genel Kurul’larını izleyen bir Rus Ortodoks papazı, “Açılış seremonisinde belden üstü çıplak, çamura bulanmış Aborijinler münkir bir ateşin etrafında pagan olduğu besbelli bir dans gösterisi yaptılar. ‘İbadet’ çadırına ulaşabilmek için hepimiz o putperest mihraptan yayılan dumanların içinden geçmek zorunda kaldık. O bitti, bir ‘Ortodoks Patrikler’ grubu, ortak bir ‘Tanrı’ya sena ederek resmi geçit yaptılar. Sonra Avustralya Başpiskoposu herkese otçe naş (2) söyletti. Bütün bu arada, Protestan papazlar Aborijinlerle birlikte başrollerdeydiler. Koreli bir kadın kürsüye çıktı, profesörmüş, ‘Kwan In’ diye bir Asyalı merhamet ve erdem tanrıçasından bahsetti, ‘Belki de Kwan In, İsa’nın kadın suretidir,’ diye küfretti ve ayakta alkışlandı!” diye yakınıyor, “Ama daha kötüsü de var: Luther protestanları. Konsey, bunlara para verdi, 1984’de Dünya Genç Kadın Hıristiyanlar Derneği (3) ile beraber bir ibadet rehberi bastılar, Rehber’de başından sonuna kadar Allah’tan bir kadın olarak bahsediliyor! Bu arada saydım, geçmişte haksızlığa uğramış olduklarını söylediği ata ruhlarını tam on sekiz kez, çadıra davet etti. Bu ruhların feryadlarını duymadan, Kutsal Ruh’un sesini duyamayız,’ dedi, ‘Umarım ki, bugün ata ruhlarımızın burada bizimle birlikte olmalarından rahatsız olmazsınız,’ diye de ekledi! Ata ruhları dediği aslında iblisler, tabii. Yine de yetmedi, Toprağın, Havanın ve Suyun ruhlarını da davet etti. Toplantı boyunca Doğu mistisizmi baş rollerdeydi.”

Bahis konusu kitabın adı, “No Longer Strangers,”  ve “Sen, İsa, leziz Efendimiz / Sen bir anne de değil misin?/Gerçekten sen bir annesin/ Ve Sen, İsa, leziz Efendimiz/ Çocuklarına hayat vermek arzusuyla/ Ölümü tatmış olan/ annelerin annesi…” şeklinde dualar içeriyor, Hazreti İsa’ya yeni güzel isimler öneriyor: Kaynak, Leydi of barış, Leydi of erdem, Leydi of sevgi, Leydi of doğum, Leydi of yıldızlar, Leydi of gezegenler, Yuva, Fırıncı, Öz, Sadelik, Güç, Anne, Mevcudiyet…

Ortodokslar, Dünya Kiliseler Konsey’inin Hıristiyanlar arasındaki tefrikayı kaldırmak maskesi altında, tarihte eşi benzeri olmayan “bir başka din”e irtida etmiş, olduğunu söylüyorlar: “Pagan inançları hakkında biraz bilgisi olan varsa, tapındıklarının Başak burcunun elinde mısır sapı tutan toprak anası olduğunu görür. Toprak ana aynı zamanda Demeter ya da Seres olarak da geçer. Gaia veya Ge, toprak, aynı zamanda Maya ya da İsis’tir. Tertipledikleri yeni dinde Allah’ın her şeyin içinde olduğu şeklindeki Şamanist/Budist inanç da var ama ana tema Toprak Ana ibadeti. Toprak Anayı bereketi asla tükenmeyen, kendisini her an yenileyen, sonsuz yaşam kaynağı Ebedi Bakire olarak sunuyorlar…”

1993 Kasımında yaklaşık iki bin kadın, Amerika’nın Minneapolis şehrinde toplanıyor. Toplantının sponsorları, başta Roma Katolik Kilisesi, Metodistler, Presbiteryanlar, İncil-i Şerif Luteranları, Baptistler, Episkopaller, Menonayt, ayrıca, Mesih’in Birleşmiş Kilisesi, Kanada Birleşmiş Kilisesi, Biraderlerin Kilisesi. Ortak inançlarının “Minerva” olarak da bilinen, hikmet tanrıçası Sofya olduğuna karar veriyorlar. Sonra, St. Procopius manastırında Yahudiler, Katolikler ve “İsis’in Dostları” putperest kültünün 1997’de birlikte yaptıkları ayin var. Bu arada, İsis, eski Mısır’ın bereket tanrıçası, Osisis’in kızkardeşi ve karısı oluyor. Chicago’da yayınlanan Daily Herald Newspaper’de Stacy Calir imzasıyla çıkan bir yorumda, “Toplantıyı finanse edenler ‘Dünya Dinleri ve Manastırları Arası Dinsel Diyalog Parlamentosu’nun Dostları,’” deniyor, “Amaçları Papa İkinci John Paul’un inançlarıyla örtüşüyor: ‘Topluca dua anlayışı güçlendirir.’ Ayine katılanların her üçünün de isimleri farklı ve fakat aynı ruhu taşıyorlar. Yahudiler, Yahova’ya sena ediyorlar, Katolikler İsa’ya tapıyorlar, İsis’in Dostları tanrıçayı yüceltiyorlar. Bazen bana öyle geliyor ki, farklı dinlere mensup bizler aslında isimler üzerinde anlaşamıyoruz.”

17 Ağustos 2000’de Moskova’da toplanan Rus Ortodoks Piskoposları, sosyalizm-sonrası toplumsal doktrinde “mihenk taşı” olarak kabul edilen bir bildiri yayınlıyor, “intiharın, hem intihar hem de cinayet olduğunu söyledikleri ötenazinin, kürtajın, eşcinselliğin, yapay döllenmenin, taşıyıcı anneliğin ve genetik mühendisliğinin” günah olduğunu bir kez daha teyid ediyorlar. Tahmin edilebileceği gibi, başta Batı basını olmak üzere, liberal intelijensiyanın tümü ayağa kalkıyor, Times gazetesi, “Kutsal Kitap ve Kilise, eşcinsel birliktelikleri insanoğlunun Allah vergisi doğasının sapkın bir yönelişi olarak tartışmasız bir biçimde mahkûm ettiler,” şeklinde alaycı bir yazı yayınlıyor, “Papazlar, erkek ve kadın eşcinsellerin öğretmenlikten, ordu komuta kademelerinden atılmasını istiyorlar. Eşcinsel evlikleri de lânetliyorlar.”

Times yazısının hemen arkasından, Dünya Kiliseler Konseyi, Rus Ortodoks Kilisesini, “ortodoks-olmayan kurumlarla, bu arada Dünya Kiliseler Konseyi ile ilişkilerini kesmek, diyalog kurmaktan kaçınmakla” suçluyor. “Bugün, tehdit, kendi içimizdeki iyi-giyimli, iyi-eğitimli liberallerden geliyor,” diyorlar, “Liberallerden ve dünyada sürdürülebilir barışı sağlamanın tek yolunun Yeni Dünya Düzeninin kurulması olduğunu söyleyen küreselleşmeciler, sosyalistler, Kadın Hareketi, Barış Hareketi, Çevreciler ve hepsinden tehlikelisi New Age’lardan! New Ager’lar, en tehlikeli çünkü tek bir liderim öncülüğünde toplanmış değiller. Geleneksel Hıristiyanlıktan hazetmeyen, Hindu dininin şu ya bu unsurunu paylaşan binlerce gruptan oluşuyorlar ve hareket Hırıstiyan değerlerinin yerine yeni değerler koyarak hızla büyüyor.” Daha da ilginci, bu gelişimde başrolü oynayanlardan ilk dünya liderlerinden birisinin de Mikail Gorbaçev olmuş olması.

1990’da çıkardığı yasa ile devlet ateizmine son veren Gorbaçev, Yeni Dünya Düzeni projesini baba George Bush’dan tam iki yıl önce ortaya atıyor, hatta Bush’u teşvik eden de o. 7 Aralık 1988’de, Birleşmiş Milletler’deki tarihi konuşmasında, “Küresel ilerleme şimdi artık yeni bir dünya düzenine geçilmesi zarureti üzerinde evrensel mutabakatın sağlanmasına bağlıdır,” diyor. Bundan bir yıl önce de 1987’de “…dine karşı mücadeleyi gevşetmememiz gerekir çünkü din olduğu sürece Komünizm yaşayamaz. Dini yeryüzünden silme çabalarımızı yoğunlaştırmalıyız…” diye bir demeci de var.

Baba Bush’la Gorbaçev 1990 Eylül’ünde Helsinki’de biraraya geliyorlar. Zirvenin ilân edilen amacı Körfez Krizi ama toplantıdan sonra söylenen “Yeni Dünya Düzeninin temellerinin Helsinki’de atıldığı.” Bush, ortak basın toplantısında “Eğer dünya milletleri birlikte hareket etmeye devam ederlerse, bugüne kadar bildiğimiz uluslararası düzenden çok daha barışcıl yeni bir dünya düzenin köşe taşlarını yerleştirmiş oluruz,” diyor. İşleri kolaylaştırmak için bir de vakıf kuruluyor. Gorbaçev Vakfı.

Vakıf, “San Francisco Presidio’da.” “Presidio” diye, Amerika’da hazine arazisi üzerine kurulmuş, müstahkem mevkilere denir. Yani, Gorbaçev’in Vakfı’na, meselâ, Çankaya’daki merkez kumandanlığı garnizonunda arazi tahsis edilmiş olduğunu düşünebilirsiniz. Burada, kendi genel sekreteri de olan yeni bir ‘Birleşmiş Dinler Teşkilâtı’ başlatıyorlar.

Birleşmiş Dinler Teşkilâtının misyonu, dünya dinlerini ‘sağlıksız unsurlarından arındırmak’ ve ‘Toprak Ana’ kavramı ile bütünleştirmek, böylece başta çevre kirlenmesi, gezegenin sorunlarını da çözmek. Vakıf, Lenin’in ‘ülkenin değerlerini değiştirmek’ projesinden yola çıkıyor. Bayan Gorbaçev, Lenin’in en iyi öğrencilerinden birisi olarak bu projeyi yürütmeye talip.

(1)The Humanist, Vol. Xll, 5, 1952
(2) Hıristiyan iman ikrarı ya da Amentüsü
(3) YWCA