İtiraf etmeliyim ki, bu yazıyı kışkırtan, Milliyet Gazetesi’nin yayımlamaya durduğu “Popüler Kültür” eki! Bir yanda bu, öteki yanda, “popülizm” tanımının akademik ve gazetecilik bağlamlarında Peron’un Arjantin’inden, Kim Jung’un Güney Kore’sine, Türkiye’ye kadar hemen her türlü gelenek-dışı hareket ve siyaseti tanımlamakta fark gözetilmeden kullanılır olmuş olması. Popülizmin aşağılayıcı telmihleri neredeyse demogogluğa yakın. Oysa, bu çağrışımlarının tarihsel popülizmle pek az ilgisi var ve aslında, genetik bir kavram olarak “popülizm” evrensel bir fenomen. Tarihin değişik zamanların başka başka ülkelerin modern siyasetinde rastlanan güçlü bir hareket. Hareketin ortak yanları: kırsal kesimin örgütleme biçiminin güçlü anıları, aileyi-temel alan üretken cemaatlerin adalet ve ahlâkını yücelten ütopyalar. Hedeflenenin, paralı ya da bürokratik seçkinlerin tependen-inme toplumsal mühendisliklerinin ve üyelerinin doğrudan katıldıkları kendi-kendisini yöneten sistem olması gerektiği inancı. Nitekim, bu dünya görüşünün kültürel ve algılamacı temelleri, özelikle de Üçüncü Dünya ülkelerinde, Batılı akademisyenlerin dikkatini çekmiş, “moral economy”/ahlâklı ekonomi diye bilinen sosyo-ekonomik çalışmalar başlatıyor.
Hal böyle olunca, “Popülizm”in aşağılık bir davranış biçimi olarak algılanmasının kelimenin kökenlerine ters düştüğü şaşırtıcı ama öyle. Kelimenin menşei, 1891’de, Ohio, ABD’de, kurulan People’s Party/Halk’ın Partisi. Halkın Partisi, 1892-1912 arasında başkanlık seçimlerinde Demokrat-Cumhuriyetçi tekelini kırmak için var gücüyle çalışmış olan parti. Tanımı bulanlar Parti’yi kuran eğitimli çiftçiler ve eski Roma’nın “Popular Party”sini örnek alıyorlar. Nedeni de Avrupa tarihinin en köklü tarım reformunun eski Roma’nın Gracchus kardeşleri tarafından gerçekleştirilmiş olması. Amerikan Popülizmi, tarım fiyatları ile endüstri fiyatları arasındaki farkı protesto eden bir halk hareketi. Yerleşik Demokrat ve Cumhuriyetçi partileri, Amerika’nın finans ve sanayi seçkinlerinin çıkarlarına hizmet etmekle suçluyorlar. Ürünlerini daha ucuza nakledebilmek için demiryollarının devletleştirilmesini, ürün fazlasını pazardan çekebilmeleri için devlet kredisi uygulamasını, faizlere devlet müdahalesini, aracıların kârlarını makul seviyede tutacak önlemlerin alınmasını ve işsizliği azaltacak bir devlet alt-yapı projesinin gerçekleştirilmesini istiyorlardı.
Popülistlerin temel hedefleri, altın standardına bağlı bir mali ve finans sistemiydi. Diğer isteklerinden bazıları: doğrudan seçim, kademeli gelir vergisi. Bu bağlamda, Popülizm, Amerika’nın modern siyasi tarihinde Federal Hükümet’in halk yararına birşeyler yapmasını isteyen ve pratik önemi olan ilk politik hareket. Popülistler, hiçbir zaman iktidara gelemiyorlar ama zaman içinde senatörlerin doğrudan seçimi, gelire göre vergi, ticaret hukuku, federal tarım kredisi gibi pek çok istekleri yerine geliyor. Ne ki, Popülistler’den olmasa, Amerika Yirminci yüzyılda demokrasi ve adalet sembolü olarak ortaya çıkamayabilirdi deniyor. Böyle bir gündemi olan Popülistleri sağ-sol çerçevesinde tanımlamak da mümkün değil. Popülizmi ciddi bir siyasi hareket olarak bir de Rusya’da görüyoruz. Kelimenin Rusça’daki karşılığı narodniki, 1860-1880 döneminde yeraltı muhalefet hareketine katılanları ve yandaşlarını tanımlamakta kullanılmış. 1861’de köylüleri azad ettiği için “Salâhkar Çar” olarak da bilinen II. Alexander’ın tarım reformlarındaki çelişki ve tavizleri protesto ediyorlar. Amerikan popülistlerinden çok farklı olarak bunlar evlerini terketmiş entelektüeller. Yıllarca kırsal alanda geziyor, idealize ettikleri ve etkilemek istedikleri köylülerin desteğini arıyorlar. Rus popülistlerinin asıl amaçları, köylünün eşitlikçi ve imeceye dayanan, aile bağlarının önemli olduğu, kendine özgü yaşam biçimleri olan mir’lerini/bağımsız tarımsal komünlerini, insanı insanlıktan çıkaran bürokratik hükümetlerden ve pazarlardan korumak.
1840ların Slavofil yani Rus-sever ya da Rusçu muhalefetinin entelektüel mirasçıları. 1857-64 Büyük Reformlarını, kırsal kesimi ticari çıkarlarının peşinden akın eden açgözlü kentlilerden koruyacakları yerde, adına “ilerleme” denilen eşitsizlik dayatmakla suçluyorlar. Popülistlere göre bu reformlar, köylüleri eskisinden daha da yoksul bırakan, kırsal ya da kentsel proleterlere dönüştüren tepeden-aşağı, insanlık dışı “ilerlemecilik”in en berbat örneklerinden birisiydi. Ulus çapında bir köylü ayaklanması örgütlüyorlar, başarısız olunca teröre başvuruyor, 1881 Mart’ında II.Alexander’ı öldürüyorlar. III. Alexander hareketi şiddetle bastırıyor ancak yerel ve küçük çaplı eğitim faaliyetleri olarak sürmesine engel olamıyor. Popülist Hareket, 1905’de Rusya’nın ilk demokratik devrimin ikliminde yeniden diriliyor. Hareketten geri kalanlar Sosyalist Reformcular Partisini kuruyorlar. Partinin radikal fraksiyonu baskıcı çarlık memurlarına suikastlar düzenlerlerken, ılımlı kanadı Duma’ya mebus yolluyor. Sosyal Reformcular, zaman içinde daha da milliyetçi oluyorlar ve toplumun radikal kesimleriyle işbirliğine girerek yeni tepeden-inme kentli modernleştirmecilere – bu defa daha o zamandan Bolşevik ve Menşevikler olmak üzere ikiye ayrılmış olan Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi Marksistlerine karşı duruyorlar. Zamanla Rus kırsal kesiminde güçlenen popülistler, kentli entelinjensiyanın desteğini de elde ediyorlar. Programları Rusya’nın devasa kırsal kesiminin ahlâki değerlerine duydukları ilgiyi yansıtıyor. Bir değerlendirmeye göre, ülkedeki diğer sosyalist ya da ilerici partilerle koalisyon yapmaları mümkün olsaydı, belki de Rusya modernleşme yoluna daha az travmatik bir biçimde duhul edebilir, dahası Birinci Dünya Savaşı’na daha demokratik bir hükümetle girebilirdi. Sosyal Reformcular, 1917 yazında Rusya’nın ilk cumhuriyetçi hükümetinin önde gelen ve ülkenin en popüler partisiydi. Kasım 1917’de Bolşevikler, Sosyal Reformcular liderliğindeki Geçici Hükümeti bir darbe ile düşürdükten iki hafta sonra Bolşevizm öncesi Rusya’sının ilk ve son demokratik seçiminde toplam oyların %40ını ve Kurucu Meclis sandalyelerinin yarısından fazlasını alıyorlar. “Demokratik ve ılımlı millliyetçi bir Rusya’nın iktidar partisi olabilirlerdi,” deniyor ve bir de örnek gösteriliyor: “Çin’in Kuomintang Partisi gibi.”Çin’in Kuomintang’ı “Popülist” bir parti. Ne ki, Lenin’in Bolşevikleri, Sosyal Reformcular’ın sağ ve sol kanadı arasındaki ayrılığı kullanıyor, Parti’yi, Ekim Darbesi ve Kurucu Meclisin ortadan kaldırılması karşısında bir şey yapamaz hale getiriyor. ‘20li yılların başında popülist lider ve eylemciler sürgüne gönderiliyorlar veya hapsediliyorlar. Parti yasa dışı ilân ediliyor ve bitiyor. Ancak, Sovyet siyasi kültüründe “popülizm” bitmiyor.
Örgütsel bağlarının vahşice koparılmış olmasına karşın, “Rus Popülizminin ruhu ve ahlâkı asla ölmedi,” deniyor. Lenin, Stalin ve onların kendilerini kitlelerin geri kalmışlığını önleyecek öncüler olarak gören çevrelerinin katı ve öz-güvenli seçkinciğini by-pass ederek Komünist Parti’ye sızdı. Parti’ye Kızıl Ordu’daki hizmetleri dolayısıyla giren dünün köylülerinde Bolşevik beyin yıkamanın ince sırının altında kendi kendisini düzenleyen bağımsız, organik ve ahenkli cemaatler düşüncesi varolmaya devam etti. Nikita Kruşçev ve onun ünlü Yumuşaması’nın ortaya çıkmasıyla birlikte, bu derinde saklı köylü “kendiliğindenciliği” ve ahlâki adalet duygusu, Parti’nin orta katmanlarından yükseldi ve Stalinizm buzlarını eritmeye yardım etti. Kruşçev’in ilk yılları Rus köylülüğünün “İkinci Kurtuluşu” olarak bilinir. Öyle ki, popülist inançların evrensel unsurları Kruşçev’in bürokrasi-karşıtı nutuklarına, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin “herkesin partisi olması gerektiği” hususundaki ısrarlarına ve diplomasinin gizli manevralarına duyduğu açık düşmanlığa yansır. Neticeyi kelâm, entelektüellerin kaleme aldığı magazin, popüler kültür olmuyor.