Alev Alatlı, ikinci romanı İşkenceci’de, toplumun yüzleşmekte zorlandığı işkence olgusunu merkezine alır. Eserde Türkiye’nin yakın tarihinde iz bırakan darbe dönemleri, işkenceyi uygulayanın karanlık yüzü ile işkence görenin direnci üzerinden anlatılır; insan onurunun sınandığı anlar, sessiz çığlıklar ve adalet ile özgürlük uğruna verilen mücadele, romanın temel izleğini oluşturur. Bu eser, yayımlandığı yıl Türkiye Yazarlar Birliği Yılın En İyi Roman Ödülü’ne değer görülmüştür.
“İşkenceci’nin ana fikri, işkence yapanla işkence gören arasındaki farkın bir kontrplak kadar ince olabildiği. Yani kontrplağın bu tarafında oturan polis, öbür tarafta olabilir; öbürü, bu tarafta olabilir. Bu, genel bir gözlemin sonucu. Çünkü çok uzun zaman, sol ve sağın saygın militanlarının aynı durumda olduğunu gördüm. Ülkücüleri de solcuları da tanıdığım, kadın-erkek ne kadar benzediklerini benden başka gören yok mu Allah aşkınıza diye karalar bağladığım yıllar.”