Filistin Sorunu

Alev Alatlı’nın genelde özgürlük, adalet ve bağımsızlık; özelde ise Filistin halkının haklı mücadelesi ve özgürlük savaşına destek veren basın faaliyetleri ile yapıcı rolü takdir edilerek 1986’da Tunus’ta sürgünde bulunan Yaser Arafat tarafından “Özgürlük Madalyası” ile onurlandırılmıştır.

Alev Alatlı, “Adalet duygumu bu denli rencide eden başka bir savaş var mı diye düşündüğümde, Hiroşima’ya atılan atom bombası da dâhil olmak üzere, bundan iğrencini bulamıyorum, hayır.”

Filistin mücadelesini anlamak istemeyenler için 1988 yılında, yani bundan 36 yıl önce, Kadın ve Aile Dergisi’nin 36. sayısında Alev Alatlı, “Filistin’in Esas Sorunu” başlıklı yazısında şu cevabı vermiştir.

“Avrupalı olmayan küçük bir halkın özelliklerinden bir tanesi de belgeler, tarihler, otobiyografiler, kayıtlar ve benzeri metinler bakımından zengin olmamasıdır.

Bu; Filistinliler için de böyledir, Amerikan Kızılderilileri için de Aztekler ve İnkalar için de.

Öte yandan ne kadar öznel olursa olsun, böylesi belgelere sahip halklar kendi gerçekliklerini, yaşadıkları hayatı, katlandıkları güçlükleri, emellerini dile getirme, yayma şansına sahiptirler.

Diğerleri böyle bir şansa sahip değildir. Böyle olunca da dünya, örneğin bir Amerikan kovboyunun Vahşi Batı’yı fethederken çektiği zorlukları bilir ve insan olduğu için sempatiyle bakar ama bir Kızılderili’nin topraklarından sökülüp atılırken yaşadıklarını hissedemez.

Hissedilmediği gibi Kızılderili sanki bir kovboy kadar acı çekmemiş, çekmeye muktedir değilmiş izlenimine kapılır.

Filistinlilerin esas sorunu budur.

Yıllar yılı İsrail, İsrail tarihi, Yahudilerin uğradıkları tüyler ürpertici soykırım on binlerce defa anlatılır, insanların yüreğinde yer ederken Filistinliler; mülteciler ise, fanatikler ya da teröristler olarak tanıtılmasının dışında bilinmezler.

O kadar ki kendi ülkemizde bile bir Filistinli öğrenci öncelikle özel bir biçimde eğitilmiş bir terörist olarak vasıflandırılır, kuzey komşumuzla ve dolayısıyla karanlık birtakım faaliyetlerle özdeşleştirilir.

Burada en masumane televizyon dizilerinde dahi uyuşturucu, silah kaçakçısı, gözleri kan çanağı şeklinde gösterilen Arapların yer almasının, melun teröristler olarak gösterilmesinin ve parlak saçlı, küçük burunlu, terütaze Batılı, yani Amerikalı kadınları, kelimenin en hafif anlamıyla taciz etmelerinin rolü büyüktür.

Hollywood’da hâkim Yahudi sermayesi Filistinlileri, daha da genel anlamda Arapları üstünde durmaya bile değmez, aşağılık insanlar olarak konumlamak için hiçbir fırsatı kaçırmaz.

Öte yandan Türkiye’de olduğu gibi dünyada da bir Ortadoğu haritasını çizebilecek insanların sayısı parmakla sayılacak kadar azdır.”

( Ferman Karaçam, 25.04.2024)

 Alev Alatlı, Anadolu Ajansı’na verdiği söyleşide ise Filistin davasıyla ilgili görüşlerini açıklarken bugüne de ışık tutan tespitlerde bulunmuştur.

“Benden militan olmaz.”

“Ödülü bana gizli gönderdi. Tunus’ta sürgün hükümetindeydi. Bir elçi yolladı bana, Ebu Firas. Gecenin bir saatinde geldi. Açtım kapıyı korkarak, elinde madalya. Bir de Filistin elbisesi göndermişler. Yine Allah’ın işi. Amerika’da Filistinli delikanlılarla tanıştım, Amerikalılara Filistin diye bir devlet olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Çok zor bir mücadele. En son depremde bunu gördüm. Tamamen yıkıldı, Hatay, Gaziantep. Burada gördük ne anlama geldiğini ve ben biliyorum ki Filistin de böyleydi, anlayabiliyor musunuz? Bunu yaşadık ve deliye döndüm. Hak, hukuk kavramına karşı işin aslını öğrendiğiniz zaman deliye dönüyorsunuz. Ne yapılabilir, diye delirdim. Güzel bir Katolik duası vardır: ‘Ey Allah’ım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için güç, değiştiremeyeceğim şeyleri değiştiremediğim zaman sabır ve ikisinin arasındaki farkı anlayacak basiret ver.’ der. O yüzden mesela benden militan olmaz. Elime silahı alıp dağın tepesine çıkıp bir iş yapmam. Yapım müsait değil. Fakat yapabileceğim bir şey vardı: işin propagandası. İki veya üç kitap çevirdim, Pınar Yayınları’ndan. Cevat (Özkaya) bastı, fisebilillah tabii. Allah kimseyi öyle hallere düşürmesin. Öyle bir dönem ki. Filistinli kadın diyor ki; ‘Ben 6 çocuk doğurmakla yükümlüyüm.’ Neden? ‘Başka türlü olmaz Alevcim.’ diyor. Niye olmuyormuş diye soruyorum: ‘2 tanesini İsrail öldürecek, 2 tanesi ancak eve ekmek getirecek, ikisini de okutmak lazım ki bir şeye yarasın.’ Bakar mısın dağıtmaya. Kadın bunu bütün samimiyetiyle söylüyor. Yani Alev Hanım başka ne yapabilirdi, iş dönüşü saatlerce çeviri yapmaktan başka.”

( Salih Şeref, 25.06.2023)