17 Ağustos 2019 – Mehmet Sosyal Köşe Yazısı – Hürriyet Gazetesi
Geçen yazımızda Alev Alatlı’nın yeni çıkan kitaplarından söz etmiştik…
Ve İpek Özbey’e söylediklerinden…
Alatlı, insanları suça itenlerin suç mahallinde olmadıklarını vurgulayarak diyor ki:
Bir kalem darbesiyle lümpen ergenleri sokağa döken yazar, alevler afakı sardığında suç mahallinde değilse, olayları evinden seyrettiğini ispat edebiliyorsa yasal olarak suçsuzdur.
Ama helal değildir yaptığı.
Bu çelişki sadece kalem darbecilerine mahsus bir durum değil.
Yasal olan ama helal olmayan başka darbelerin içinde de parmak izleri hâlâ duran ve bilinmeyen darbeciler için de aynı kural geçerli…
Düşünerek, geri dönüşünü hesaplayarak yazan, çizen ve konuşan kaç kişi kaldı?
Dün beyaz dediğine bugün siyah diyenlerin hangisi deşifre oldu?
Yalan ve iftiralarıyla yıllardan beri toplumu yönlendirenler, inandıranlar ya kutsallaştırıldı ya da şöhret dağının zirvelerinde gezdirildi…
Yerli ve milli düşüncenin adamlarını yazdıkları, konuştukları kadar içimizde gizledikleri yüzleriyle dolaşan darbecileri, ajanları, hainleri, satılıkları yazıp çizmediler…
Onlar ki vatanı, bayrağı, milleti ve kurumlarını satmışlardı…
Yazılmayışı ilginç değil mi?
***
Bir gün Hazreti Musa, insanların konuşmalarından bıktığı için Allah’a dua etmiş:
Ya Rabbi, ne olur insanlar benim hakkımda konuşmasın…
Allah buyurmuş ki:
Ya Musa, senin istediğin o şeyi ben kendim için bile yapmadım. Görmüyor musun, duymuyor musun, benim hakkımda neler konuşuyorlar.
Yani, peygamberlerin aleyhine konuşulan bir dünyada bize gelene kadar sabah olur…
***
Sonuç odaklı yaşanıyor, konuşuluyor, yazılıyor ve çiziliyor..
yüzyılda birden fazla gerçeğin yaşandığını söyleyen Alev Alatlı diyor ki:
Hâkim “gerçek” ne ise endişelerimizi o formatlıyor.
“Her şeyi aklıyla değerlendirmeye kalkan, öfkeden ölmeyi göze alır” demeleri de bundan.
yüzyılın en yaman projesinin helal olanı yasal olanla örtüştürmenin gerektiği olduğunu vurgulayan Alev Alatlı ekliyor:
Kadim değerlerle rabıtası zedelenen özgürlüklerin şerden yana bükülmesini önlemenin yollarını bulmak zorundayız.
Yasaların tanıdığı haklardan insanlık veya Allah adına feragat etmenin garipsenmediği bir yeni düzen getirmek zorundayız.
***
Tarihin insanoğluna öğrettiği bir şeyin var olduğunu belirten Alev Alatlı son noktayı şöyle koyuyor:
İster en mükemmel yönetim sistemini, ister ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmiş olsun…
Bir medeniyetin sevgi ve nefis terbiyesi dumura uğramış, manevi enerjisi tükenmişse o medeniyeti ne Birleşmiş Milletler Tüzüğü, ne Helsinki Beyannamesi, ne AİHM Mevzuatı, ne de en üstün silahlar kurtarabilir.
Evet, söylenecek, yazılacak çok şey var…
Lakin formatlanan gerçeklerin büyüsüne kendilerini kaptıranların, tapınanların, kutsallaştıranların, bir yerlere taşıyanların, dünyayı kazanabilmek uğruna her yolu mubah sayanların, var olmak için bir hayatı düşünmeden tüketenlerin ve başkalarının itibarlarını çiğneyerek gezenlerin, helal ve haramdan haberdar olmayan bir dünyanın içinde yaşayanların oluşturduğu o büyük kalabalığa Alev Alatlı’nın ‘Nasihatname’leri de hiç tesir etmeyecek…