Orhan Pamuk’a Açık Mektup (2)

“Barış, Hakikat ve Adalet Adına…”

“Barış, hakikat ve adalet adına…” ibaresi 1894-96 yıllarında Türkiye’de görev yapan İngiliz Topçu Yüzbaşı Charles Boswell Norman’a ihtiramın ifadesidir. 

…Eski Ermenistan topraklarının boşalmasının, sosyal ve etnik dengesinin Kürtler lehine değişmesinin başlıca nedeni uzun Osmanlı-Safavi savaşlarıdır. 17. yüzyıla kadar devam eden bu uygulamanın “Osmanlı devleti Kürtleri kontrol edemeyecek duruma geldiğinde ya da Kürtleri Ermenilere karşı kullanmaya kalktığında Ermenilerin karşısına ciddi bir sorun olarak ortaya çıktığı” görülür.(6) Osmanlı-Safavi çekişmesinin bir diğer sonucu da İran ve Anadolu (ve İstanbul) Ermenilerinin ayrışmalarıdır. 

“Taş da yumurtanın üstüne düşse, yumurta da taşın, olan yumurtaya olur”(7)

İran Ermenilerinin yaşamlarını radikal biçimde etkileyen büyük İran şahı Abbas’tır. (8) 1590 yenilgisinden sonra ordusunu güçlendirmeye koyulan Şah Abbas, Gürcü ve Ermeni gençlerini paralı askerler olarak istihdam eder, Batılıların yardımlarıyla modern topçu kıtaları kurar. 1603’de yeniden hareketle Tebriz’i, Nahçıvan’ı geri alırken, Osmanlı vergilerinden bunalmış bölge Ermenileri tarafından “kurtarıcı” olarak karşılanır. Abbas ordularının Nahçıvan’daki Sunni köylerini yakmış, halkını kılıçtan geçirmiş olması yöre halkları arasında kan davasını körüklerken, Şah’ın on bin yerli Ermeni ve Müslüman gencini silah altına almış olması bölgedeki ekonomik faaliyeti durma noktasına getirir. Osmanlılar, Şah’ın hiç beklemediği bir zamanda 1604’de karşı atağa geçerler. Abbas, bu defa Ermeni halkını İran Azerbeycanı’na göçe zorlar; bu meyanda Doğu Beyazıt, Van ve Nahçıvan’ı yakar. 1604-05 arasında tehcir edilen Ermenilerin sayısının 250-300 000 olduğu, Aras nehrini geçerken büyük kayıplar verildikleri anlatılır.(9) 

Öte yandan, hiçbir ulusun tarihi trajedilerden ibaret değildir. Nitekim, izleyen yıllarda yeni yerlerine yerleşen Ermeniler, Yeni Cuha (Nor Jugha) ismini verdikleri(10) yörede, diğer azınlıklara tanınmayan imtiyazlar elde ederler. “Kalantar” denilen belediye başkanlarını seçer, bağımsız kiliselerini oluşturur, özgür ibadet, yargılama haklarına ek olarak, ipek ticaretinde monopol imtiyazına kavuşurlar. Karşılığında altın olarak ödenen kelle vergisi, bizzat kalantar tarafından toplanır. Zamanla 50,000 nüfuslu bir yerleşim olan Nor Jugha, İran-Avrupa ticaret merkezine dönüşür. Şahın doğrudan koruması altındaki Ermeniler, Avrupa-Rusya-Hindistan ticaretini ellerine geçirir, Levant, East India ve Muskovi şirketleriyle rekabete girişirler.

Avrupa Ermenileri

Ermenilerin Batı-Avrupa’ya (Belçika-Hollanda-Danimarka) ilk göçlerinin 11. yüzyıl Selçuklu işgalinden hemen sonra gerçekleşmiş olmakla birlikte, ilk Ermeni ticaret evlerine 13. ve14. yüzyıllarda rastlanır. Özellikle de Bruges’da, St.Donat Kilisesi meydanında halı, boya, pamuk ve baharat satar, karşılığında yünlü kumaş, Rus kürkleri, İspanyol yağı alırlar. 1375’de Kilikya devletinin yıkılmasından sonra Belçika, Hollanda ve Danimarka’ya göçenleri Hıristiyan iyiliksever kuruluşlarından yardım görürler. Bruge’un “Ermeni Darülacesesi” haline geldiğinden bahsedilir. Amsterdam’a geçen Ermeni tüccarları, inci ve elmas ticaretine girerler. Avrupalı Ermenilerin 16. yüzyılın ikinci yarısında İranlı Ermenilerle kurdukları bağlantılar, Amsterdam ekonomisine büyük katkı sağlar. Öyle ki, Avrupalı Ermenilerin 17. yüzyılın ikinci yarısında İsfahan’a giden ve yerleşen Hollandalı ortaklarından bahsedilir. İlk Ermenice İncil, Amsterdam’da bastırılmış, matbaayı İran’a getirenler (1638) de onlar olmuşlardır. 

1612’de Osmanlı-Hollanda ticaret antlaşması imzalanmasıyla birlikte, Amsterdam’da bu defa Osmanlı Ermenilerini görürüz. Bu insanlar büyük olasılıkla Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastahanesi’nin kurucularının 1590’da İstanbul’a yerleşen, akrabalarıdırlar. Hollanda kayıtlarına göre Amsterdam’da yaşayan Osmanlı vatandaşı 500 Ermeni ipek taciri “Qoster” (Şark) pazarında dükkân sahibidirler. 1700lerin ilk yarısında, Amsterdam’da kendi kiliselerini inşa edecek, kendi ticaret gemilerine sahip olacak kadar zengindirler. Hollanda bayrağını dalgalandırdıkları gemileriyle silâhlı frikateynler refakatında İzmir’e mal almaya geldikleri bilinir. 

İran Ermenileri

Basra Körfezinin özellikle de ipek ticareti monopolü altına almış olması, Osmanlı ticaretinin olumsuz etkilenmesi demektir. Osmanlı ordusunun güç kaybı, Batılıların ticari çıkarlarının İran’a kaymasını hızlandırırken, Nor Jugha, Batılı diplomatların, tüccarların istilâsına uğrar. Şah’ı himayesindeki Ermeni tüccarları rakip Osmanlılar aleyhine ticari ve diplomatik ittifaklara girerler. Bu yıllarda kaleme alınan Avrupa belgeleri Şah Abbas’ı Ermenileri Türklerden koruyan, refaha kavuşturan lider olarak ulularlar, ancak, Tebrizli Araken gibi Şah’ın tehcir hareketlerinin ve Türk-İran savaşlarının Ermenistanın boşalması ve halkının derin acılara gark edilmesinin müsebbibi olarak gören Ermeni tarihçileri de vardır. 

Ermeni göçlerinin 19.yüzyılda Ermeni halkının kültürel ve siyasi dirilişinde büyük rol oynadığı da bir vakıadır. Müslümanlarla eşit hatta daha büyük imtiyazlar elde eden İran Ermenilerinin eriştikleri refah seviyesi halkın güvenini arttırırken, Şah Abbas’ın Katolik misyonerlerin yollarını tıkamış olması, bağımsız kiliselerini kurmalarını, İran ve Irak Ermeni cemaatlerini birleştirmelerini mümkün kılar. Kilise önderleri İstanbul ve Kudüs’le rakabete girişirler. Kilisenin itibarı Karabağ ve Zangezur meliklerini de yüceltir, topraklarını genişletmelerine neden olur; ilerki yıllarda Ermeni bağımsızlık hareketlerine öncülük edenler bu meliklerin arasından çıkar. 

Şah Abbas’ın ölümünden itibaren inişe geçen Safavi iktidarı, Ermeni tüccarların iş hayatını tehdit eder boyutlara vardığında göçler yeniden başlar. Bu defa Hindistan ve İtalya’ya gidenler ticari faaliyetlerini o ülkelerde sürdürürler. Yükselen Şii muhalefeti koşullarını daha da zorlaştırınca, 1700’lerin başından itibaren göçler hızlanır: bu defa Hindistan’a ek olarak, Orta Doğu, Rusya, Batı Avrupa, büyük sayılarda Ermeni göçmenleri görülür. 

Rus Ermenileri

Safavilerin güç kaybıyla hamisiz kalan Ermeni halkının korunma hatta kurtarılma için Katolik Avrupa’ya ve Ortodoks Rusya’ya dönmeleri 1720li yıllarda başlar. Çar Birinci (Deli) Petro, kuzeyden inerken, Osmanlı batıdan yürür; ne ki, bu defa karşılarında sadece İran kuvvetlerini değil, güçlenmiş Ermeni meliklerini de bulacaklardır. Bu arada İran’da Safavi hanedanı değişir, Afşarlar başa gelir. İran’ın yeni hükümdarı Nadir Şah(11) Osmanlı’ya karşı koyan Ermeni meliklerini vergi muafiyeti ve bağımsızlıkla ödüllendirirken, doğu Ermenistan, özellikle de Karabağ’da yaşayan Türk aşiretlerini tehcir eder; bölgeyi Erivan, Nahçivan, Gence ve Karabağ olmak üzere dörde böler. Şah Nadir’in ölümü onbeş yıl süren hercümercle sonuçlanır. Tehcir edilen Türkler geri dönerlerken, bölge çok sayıda Kürt ve Ermeni aşiretlerinin savaş alanına döner. 

Bu arada 1793’de Kırım’ı alan Ruslar, gözlerini Kafkaslara çevirirler. Ermeni aşiretlerin bir kısmı doğrudan Ruslarla ittifak yaparken, diğerleri Şah’a sadık kalır. İkinci Katerina dönemi Ruslarla İranlıların arasında kalan Ermenilerin yaşam savaşı verdikleri dönemdir. Rusya 1801’de Gürcistan’ı ilhak eder, 1804’de dokuz yıl sürecek olan Birinci Rus-İran savaşı başlar. Ruslar, Karabağ Ermenilerinin yardımlarıyla doğu Ermenistan topraklarını işgal etmeyi başarırlar. İran’ın ordusunu güçlendirme, idari reform vb. gayretlerine karşın, 1826-1828, İkinci Rus-İran savaşı, Aras’ın kuzeyindeki bölgenin çarlık Rusya’sına geçmesi önleyemez. “Rus Ermenistanı” doğar ve Ruslarla Ermenilerinin, deyiş yerindeyse, kaderleri birleşir. 

İzleyen yıllarda 30,000 Ermeninin Rusya’ya yerleştiği görünür. 1850’lerden sonra Rus Ermeni tüccarlarının yeni bir refah dönemine önayak oldukları görünür. Nor Jugha yeniden canlanır, vergiden muaf bir katedral-manastır külliyesine dönüşür. Okullar açılır. İlk Ermeni dergisi yayınlanmaya başlar.(12) Bu defa Çarın himayesindeki Ermeni tacirler, Hazar kıyılarında ve Basra Körfezinde ticarethaneler açar, Tahran’da Nasreddin Şah’a(13) çevirmenlik, Avrupalılar nezdinde özel temsilcilik vb. hizmetler vermeye başlarlar. 1900’lü yılların başında İran’ın muhtelif şehirlerinde 100,000 Ermeninin yaşadığı hesaplanmaktadır. 

İmparatorluğun en uzun yüzyılı

Sultan İkinci Mahmut, Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastahanesinin kurulmasına izin verdikten yedi yıl kadar sonra, 1839’da “çektiği gailelerin de tesiri” ile vefat eder. Adana yolunda ilerleyen Mısırlı Mehmet Ali Paşa’nın Fırat’ı geçip, Halep yolu üzerindeki Nezib’i aldığını duymadan ölmüş olması şans sayılır. Yerine gelen Sultan Abdülmecid saltanatının ilk günlerinde Ahmet Paşa kumandasındaki bütün bir Osmanlı donanmasının İstanbul Boğazından çıkıp, Mehmet Ali Paşa’ya katılmak üzere İskenderiye’ye hareket ettiğine şahit olur. Bundan dört ay kadar sonra Tanzimat ilân edilir. 1853’de Rumeli ve Kafkas cephelerinde Ruslarla savaşır. 1855’de Kars’ın Ruslar tarafından uzun yıllar sürecek olan işgalini görür. 1856’da Süveyş kanalının kazıları başlar, bir yıl sonra Lübnan ayrılır. Siyonistlerin Filistin’e göz dikmelerinin ilk işaretleri gelir. 

Girit, Abdülaziz döneminde gider, Belgrad 1867’de, Bulgaristan 1876’da. Abdülaziz aynı yıl feci bir biçimde katledilir, yerine kısa bir süre Beşinci Murat daha sonra da İkinci Abdülhamid gelir. 1877’de Birinci Meşrutiyet ilân edilir, ilk Meclis-i Mebusan toplantısının üzerinden bir ay geçmeden Çar İkinci Aleksandr tekrar harb ilân eder. Savaş Anadolu ve Rumeli cephelerinde eşzamanlı başlar. Plevne’nin kaybıyla birlikte İstanbul yolu açılır. Edirne işgal edilir, Rus kıtaları Yeşilköy’e dayanırlar. Patrik Nerses’in muzaffer Grandük Nikolay’ı karargâhında ziyaretle cemaatinin dileklerini iletmiş olması da doğal sayılır. 

İzleyen Ayastefanos ve 1878 Berlin antlaşmaları Rumeli’deki Osmanlı hakimiyetine son verirken, Van’ın doğusu İran’a terkedilir. 1878 Berlin antlaşması “Batı Ermenistan”ın mesele yapıldığı tarihtir. “61. Madde” olarak ünlenen maddede Ermeni halkının çoğunlukla yaşadığı “Vilâyeti Sitte” denilen, ancak günümüz idari bölünmesinde Erzurum, Erzincan, Ağrı, Van, Hakkari, Bitlis, Muş, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Elazığ, Malatya, Bingöl, Sıvas, Amasya, Tokat ile Giresun’un Şebin-Karahisar ilçesinden oluşan bölgenin mali özerkliği olan, tek bir vali yönetiminde birleştirilmesi, Hamidiyye Alaylarının dağıtılmasını, silâh yasağının kaldırılması, basın ve toplanma hakkı talepleri yerel halkın değil “aslında Çarlık Rusyasının talepleridir. Bu amaçla Hınçak ve Daşnaksotun isimli iki siyasi parti kurdurulur. Bu partiler Ermenilerin Kafkasyadaki toprak taleplerine ideolojik meşruiyet geliştirirler. Daşnaksotu, İran ve Türkiye çıkışlı Ermeni göçmenlerle toprakları birleştirmek hedefini gerçekleştirmek için teröre ve silâhlı ayaklanmaya başvurur. Kâh Rusya’ya, kâh Avrupa’ya yönelirken, bazen Türk devrimci hareketinin yanında yer alır, bazen geri döner Rusya’yı destekler.” (14)

Proto-Marksistler

19. yüzyıl, milliyetçilik akımlarının şekillendiği, ulus devletlerin oluştuğu yüzyıldır. İktidar peşindeki Rus ve Avrupalı Ermeni aydınları akıma katılmakta gecikmezler. Ulusal önemi haiz ilk örgüt Hunçakyan Partisidir. “Hınçak”lar isimlerini 1887-88 yıllarında Cenevre’de yayınlanan “Çan” isimli bir dergiden alır. Dergiyi çıkaran proto-Marksist Nazarbekyan, Hınçak hareketinin liderliğini üstlenir. Partisi için öngördüğü program, “Batı emperyalizm ve koloniyalizme karşı sosyalist devrimci mücadelenin bir parçası olarak Ermenistan’ın kurtuluşu”dur.(15) 

Hınçaklar, silâhlı birimler oluşturmakta, milliyetçi duyguları körüklemekte fevkalâde başarılı olurlar. Amerikan Ermeni Gençlik Federasyonu’nun 2003 yılında kaleme alınan bildirisi, “örgütün ilk yıllarındaki kaydadeğer başarıları hak aramak amaçlı barışcıl gösteriler olarak başlayan ancak kan ve kıyamla sonuçlanan Kumkapı ve Babı Ali eylemleri”dir demektedir, ancak, “Örgütün en eşsiz yiğitliği 1894 Sosun İhtilâlinde oynadığı rol”dur.(16) 

(7) Kıbrıs Rum atasözü

(8) 1587-1629

(9) Bournoutian, a.e. 

(10) eski” Cuha, Nahçivanda’dır

(11) 1736-1747

(12) 1880 

(13) 1848-1896

(14) “Two political parties, “GNCHAK” (1887) and “DASHNAKTSUTYUN” was created for that purpose. These parties developed ideological justification for Armenian territorial claims in the Caucasus. “DASHNAKTSUTYUN” used terrorism and armed rebellion to achieve its goal of unifying territories with Armenian migrant population from Iran and Turkey. “DASHNAKTSUTYUN” party frequently changed its orientation from pro-Russian to pro-European and them from supporting Turkish revolutionary movement back to supporting Russia.”

(15) AYF Armenian Youth Federation USA, 2003

(16) a.y. “In the early years of its activity, the notable achievements of the organization were the demonstrations of Kam Kapoo and Bab Ali, intended as peaceful demonstrations seeking redress but which ended in bloodshed and rioting. The most singular feat of the organization was the part it played in the Sassoun Rebellion of 1894.”