“Yeni Kadın”ın Avrupa çeşitlemesinin oluşmasında Cumhuriyetçi ve Sosyalist hareketlerin yadsınamaz bir rolü olduğu görülüyor. Fransız ütopik sosyalisti Henri de Saint-Simon’un (1760-1825) Parisli çevresinde kadınlar, edebiyat dünyasına giriyor, yeni yaşam ve giyim biçimleri deniyorlar. Bu arada mahalle baskısı tüm şiddetiyle sürüyor, hatta boşanma yasaklanıyor, ama “cinsel özgürlük hareketi”nin doğmasına engel olunamıyor. 1848 Devrimi ve onu izleyen İkinci Cumhuriyet, Fransız kadınlarının örgütlenmelerini hızlandırıyor. Ancak, ataerkil düzene başkaldırış, 1871’de, Paris’te yönetimi üç ay kadar bir süreyle ele geçiren Paris Komünü döneminde tavan yapıyor. Natalie Lemel isimli bir sosyalist kitapçı daha doğrusu kitap ciltleyicisi ve Elisabeth Dimitriyef isimli bir Rus göçmeninin kurdukları “Kadın Birliği” hayli ses getiriyor.
“Kadın Birliği” erkek egemenliğine karşı mücadelenin başarılı olmasının kapitalizme karşı küresel bir başkaldırıdan geçtiğine inanıyor. Cinsiyet eşitliği, ücret eşitliği, kadınlara boşanma hakkı, kadınlara seküler eğitim hakkı, meslek edinme hakkı talep ediyor. Bir diğer talepleri, nikâhlı ve nikâhsız kadınlar arasındaki ayırımın ortadan kaldırılması, gayri-meşru çocukların farklı muamele görmemeleri, fuhuşla mücadele ve bu çerçevede genelevlerin kapatılması isteniyor.
Aynı yıllarda İstanbul…
Bizde Fatma hanımın Beşiktaş Kız Rüştiyesine (İnas Rüştiye Mektebi) “müdire” olarak atandığı yıl, 1870. 1872’de Sultanahmet’ten sekiz, Üsküdar ve Beşiktaş rüştiyelerinden altışar kız öğrenci mezun oluyor.
1874’te bu sayı 280. Aynı yıl Konya, Trabzon, Bosna ve Girit’te de kız rüştiyeleri açılıyor.
Aslında, kız çocuklarının eğitimi Osmanlı’da daha da eski, tartışmalar 1700’li yılların ilk yarısında başlıyor. “Kız mektepleri” Şeyhülislam fetvasıyla açılıyor, bunları tek tük de olsa kız ve erkek çocukların birlikte eğitim gördükleri karma okullar izliyor. Emirgan’daki Hümaşah Hatun (1. Abdülhamid’in eşlerinden) Camii’nin giriş kapısı karşısında açılmış bir karma okula ait 1778 Ağustos tarihli vakfiye kaydında şöyle buyruluyor: “..İmam efendi, otuz akça yevmiyeyle açılmış sıbyan okulunda muallim ola. Sabi ve sabiyyelerden (erkek ve kız çocukları) otuzuna ikişer akçe harçlık ve herbirine bir defaya mahsus olmak üzere okulun açılma vakti kapama (kız çocukların örtüsü) fes ve ayakkabıları ile bağları verile…” (Avni Özgürel, Radikal, 19/08/2001) İkinci bir karma okul, 1783’de Kumkapı’da Cerrah İshak Mahallesi’nde Hadım Süleyman Ağa’nın vakfı tarafından açılıyor. Öğretmenliğine önce yedi akçe yevmiyeyle Hatice Hatun’un getirildiği, 1811’de yirmi üç akçe yevmiyeyle Nefise Hatun’un atandığı biliniyor. Üçüncü okul, Zeyrek Yokuşundaki Şebsafa Hatun Mektebi. 1844’de Bezmialem Valide Sultan kız ve erkek çocukları için lise düzeyinde eğitim veren Yeşil Mektep’i açıyor.
1807-1853 arası yaşayan Bezmialem Valide Sultan, müthiş bir hanım. Sultan Abdülmecit’in annesi, İkinci Mahmut’un eşi. Kısacık ömrü toplum hizmetinde geçmiş. Şimdilerde Ortaköy Camisi olarak bildiğiniz eseri İstanbul’a kazandıran da kendisi.
Toplumun karma okullara itibar etmesi zaman istiyor. Ancak, kız çocuklara mahsus okullar tahminlerin üstüne ilgi görüyor. Üçüncü Selim’in cariyelerinden Tahire Hatun’un 1087’de Sirkeci’de Hocapaşa’da yaptırdığı okulu, ‘Debbağ Kerimesi’ namıyla tanınan Fatma Hatun’un Üsküdar’da Valide Atik Mahallesi’nde, Abdülmecid’in haznedarlarından
Şevki Nihal’in Vefa’da Müşkile Sokağı 4 numarada evinin yerine yaptırdığı okul izliyor. Ancak, lise düzeyinde eğitim veren ilk kız okulu Cevri Kalfa Mektebi’nin açılması, meslek sahibi olmak isteyen Türk kadınlarının yolunu açtığı için“Yeni Kadın” için dönüm noktası sayılıyor