2004’ün başlarında “Uçan Süpürge”nin sitesinde Diyarbakır’da “İştar” isimli bir derginin yayınlanmaya başladığını okumuştum. Geçtiğimiz günlerde tanrıçanın adına bir toplantıya ilişkin olarak tekrar rastladığımda, Uçan Süpürge’nin haberini bulabilir miyim diye baktım, oradaydı. Şöyle: “25 Kasım 2003’te yayın hayatına başlayan kadın dergisi “İştar”, 7’si yayın kurulunda olmak üzere 30 kadın ve iki erkeğin desteğiyle çıkıyor. Adını, Mezopotamya’nın aşk ve savaş tanrıçası İştar’dan alan dergi, Güneydoğu Anadolu kadınını bilinçlendirmeyi hedefliyor. İştar’ı çıkaran kadınlar, 17 Ocak 2004 tarihinde dergilerini…’da düzenledikleri bir kokteylle tanıttılar. Derginin yayın yönetmeni Avukat Hamiyet Çelebi İzol, tanıtım toplantısında, derginin iki aylık yayın sürecini değerlendiren bir konuşma yaptı. İzol, dünyada, Türkiye’de ve özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kadın sorununun “yaşamsal” olduğunu ve diğer birçok sorunun nedeni olarak göründüğünü vurgulayarak “Dergimiz bu yakıcı sorunun tartışılıp çözümlenmesi sürecine aktif katkıda bulunmayı hedefliyor” dedi.
Bölgede, geleneksel baskı biçimlerinin yanı sıra, siyasi mekanizmanın da kadını dışlayan bir niteliğe sahip olduğunu vurgulayan İzol, “Dergiyi oluştururken en önemli kaygımız ‘bağımsızlık’tı. Siyasi, kamusal ve erkeksel iktidardan bağımsız olmaya özen gösterdik” diye konuştu. İzol, bu bağımsızlık kaygısının “retçi” bir duruş anlamına gelmeyeceğini belirttiği konuşmasında, derginin adı üzerine de bilgiler verdi: ‘İştar’, kadınların taptığı bir tanrıça, ama aynı zamanda toplumsal değerlerin küçümsediği bir ‘kadın’… Bu da bizi, dergiye İştar adını vermeye yöneltti.” İştar’ın bir simge olduğunu söyleyen İzol, daha yolun başında olduklarını ve genişlemeyi düşündüklerini, bu yolculukları sırasında kadınlardan destek bekledikleri belirtti. Derginin bir sonraki sayısı şubat ayında çıkacak. Adını Mezopotamya’nın aşk ve savaş tanrıçası İştar’dan alan dergi, 25 Kasın 2004 tarihinde çıkan ilk sayısıyla bölgenin ve Diyarbakır’ın (bölgede yayımlanan) ilk kadın dergisi olma özelliği taşıyor. İştar’ın kapağında kadın ve erkeğin biyolojik simgeleri bulunuyor. 48 sayfadan oluşan dergide; töre cinayetleri, şiddet, kız çocuklarının eğitim ve sağlık sorunu ile kadın hukuku gibi konuların yanı sıra kadınların istek ve görüşlerine de yer veriliyor.”
İştar, 5000 yıl öncesinin eski Sümer metinlerinin “İnanna”sı. Mezopotamya çivi yazısı tabletlerin Babil dönemine ait olanlarında İnanna/İştar, Anadolu’ya 4000 yıl önce gelip yerleştikleri varsayılan halkların Kibele’si. İnanna/İştar/Kibele miti aynı zamanda İ.Ö 3000’ler Mısır’ının İsis’i.
Şimdi de bunu dinleyelim: “Chicago’da yayınlanan Daily Herald Newspaper’ın haberine göre, Katolikler ile Yahudiler aralarına İsis’in Dostları kültünü de almış, St. Procopius Manastırı’nda ayin yapmışlar! St. Procopius’daki ayini, Papa II. John Paul’un “Topluca dua anlayışı güçlendirir” inancı doğrultusunda Dünya Dinleri ve Manastırları Arası Dinsel Diyalog Parlamentosu’nun Dostları finanse etmiş. Haberi kaleme alan Stacy Clair isimli Amerikalı gazeteci, ‘Ayine katılanların her üçünün de isimleri farklı fakat aynı ruhu taşıyorlar,’ diye yazmış, ‘Yahudiler Yahova’ya sena ediyorlar, Katolikler İsa’ya tapıyorlar, İsis’in Dostları tanrıçayı yüceltiyorlar. Bazen bana öyle geliyor ki, farklı dinlere mensup bizler aslında isimler üzerinde anlaşamıyoruz.’ Daily Herald’ın yazısını okuyan Rus Ortodoks Kilisesinden Peder Andrey Dimitriyeviç, telaşla istavroz çıkarıyor, ‘İsis, eski Mısır’ın bereket tanrıçası, Osiris’in hem kız kardeşi, hem de karısı! Pagan inançları hakkında birazcık bilginiz varsa, İsis’in, İştar, Maya, Gaya veya Ge, yani Demeter ya da Seres, yani toprak olarak da geçtiğini bilirsiniz! İsis, Toprak Ana’dır. İsa’nın kadın olduğunu söyleyenlerin aslında tapındıkları Başak burcunun elinde mısır sapı tutan Toprak Ana’sı! St. Procopius manastırında tertipledikleri bu yeni dinde, Tanrı’nın canlı, cansız her şeyin içinde olduğu şeklindeki Şamanist/Budist inanç da var. Ama asıl tema, Toprak Ana ibadeti. Toprak Ana’yı, Rus steplerinin Nemli Toprak Anası, Mat Sıra Zemlya olarak sunuyorlar. Tükenmez bereket, kendisini her an yenileyen, sonsuz yaşam kaynağı, Ebedî Bakire! İnsanlık, yeniden barbarların dinine ihtida ediyor! Bir Müslüman olarak siz de dehşete düşmediniz mi?’
Biz yaşlı papazın neden bu kadar telaşlandığını anlamaya çalışaduralım, ‘1991’de Rus Ortodoks Kilisesi’ni temsilen katıldığım Dünya Kiliseler Konseyi’nin Canberra’daki Yedinci Genelkurulunda Doğu mistisizmi başroldeydi,” diye feryad ediyor, “Açılış seremonisinde belden üstü çıplak, çamura bulanmış Avusturalya yerlileri, münkir bir ateşin etrafında pagan olduğu besbelli bir dans gösterisi yaptılar. Tapınak vazifesi görsün diye bir çadır kurmuşlardı. Çadıra ulaşmak için, o pagan mihraptan yayılan dumanların içinden geçmek zorunda kaldık! Bu bitti, bir Ortodoks Patrikler grubu, ortak bir Tanrı’ya sena ederek resmigeçit yaptı. Sonra Avustralya Başpiskoposu herkese otçe naş (Hıristiyan amentüsü) söyletti. Bütün bu arada, Protestan papazlar çıplak yerlilerle birlikte en ön sıradaydılar. Derken Koreli bir kadın kürsüye çıktı, profesörmüş, Kwan İn diye bir Asyalı merhamet ve erdem tanrıçasından bahsetti, Kwan İn, belki de İsa’nın kadın suretidir, diye küfretti. Ve ayakta alkışlandı! Daha da kötüsü, Luther Protestanları bunları destekliyor! Dünya Kiliseler Konseyi’nden para almışlar, 1984’te Dünya Genç Kadın Hıristiyanlar Derneği (WYWC) ile ortak bir dua rehberi basmışlar. Rehber’de başından sonuna kadar Tanrı’dan bir kadın olarak bahsediliyor!” Nasıl yani!?
Meğer, İsa Mesih’ten bahsederlerken, üçüncü tekil şahıs zamirini dişi, Rusça “ona” İngilizce “she” olarak kullanmışlarmış. Peder Andrey, daha sonra Canberra’da herkese bedava dağıttıklarını söylediği “No longer strangers” isimli dua kitabından şiir örnekleri gösteriyor. “I believe in GOD-MOTHER-FATHER SPIRIT” diye istavroz çıkarıyorlarmış, “I believe in GOD-MOTHER-FATHER SPIRIT who called the world into being, who created men and women and set them free to live in love, in obedience and community” ya da “Ve sen İsa, leziz Efendimiz, Sen bir ana da değil misin? Gerçekten SEN BİR ANNESİN! Ve sen İsa, leziz Efendimiz, çocuklarına hayat vermek arzusuyla ölümü tatmış olan. ANALARIN ANASI…” Ve İsa Mesih’in yeni güzel isimleri: Kaynak, Barış Leydisi, Hikmet Leydisi, Sevgi Leydisi, Doğum Leydisi, Yıldızların Leydisi, Gezegenlerin Leydisi, Anne, Yuva, Fırıncı, Mevcudiyet, Güç, Öz, Sadelik… Moskova’da Tanrı’nın Anası Merkezi diye yeni bir kült kurulmuş. Rahipleri mor kaftanlar giyiyor, Meryem Ana’ya tapıyorlar. Kullandıkları simgelerin hemen tümü kadim anaerkil Slav Şamanlarının tarih öncesi simgeleri.
Peder Andrey Dimitriyeviç, “Saydım, Koreli kadın, geçmişte haksızlığa uğramış olduklarını söylediği ata ruhlarını tam on sekiz kez çadıra davet etti!” diye sürdürüyor, “’Bu ruhların feryatlarını duymadan Kutsal Ruh’un sesini duyamayız,’ dedi, ‘Umarım ki bugün Koreli ata ruhlarımızın burada bizimle birlikte olmalarından rahatsız olmazsınız’ diye de ekledi! Ata ruhları dediği, aslında şeytanlar tabii. Ama kadına bu da yetmedi, toprağın, havanın, suyun ruhları’nı da çadıra davet etti!” Nefes alamıyormuş gibiydi, derin derin içini çekti, ‘Canberra’dan iki yıl sonra, Roma Katolik Kilisesi, Metodistler, Presbiteryenler, İncil-i Şerif Lutheranları, Baptistler, Episkopaller, Mennonaytlar topluca himaye ettiler. 1993 Kasım’ında yaklaşık iki bin kadın, Amerika’nın Minneapolis şehrinde bir araya geldi. Mesih’in Birleşik Kilisesi, Kanada Birleşik Kilisesi, Biraderlerin Kilisesi de bunlara para verdi. Öğreniyoruz ki, hep beraber Sofya’ya tapınmışlar. Sofya’yı bilirsiniz, hikmet tanrıçası, Minerva olarak da bilinir. Dünya Kiliseler Konseyi barbarların dinine ihtida ediyor! Oysa Efendimiz İsa Mesih, ‘Yol benim, pravda benim, hayat benim. Baba’ya benim haricimde bir yoldan ulaşılamaz’ buyurmuştur.
Bugün Kilise’yi tehdit edenler artık komünistler değil! Bugün artık tehdit, kendi içimizdeki iyi giyimli, iyi eğitimli liberallerden geliyor! Liberallerden ve dünyada sürdürülebilir barışı sağlamanın tek yolunun Yeni Dünya Düzeni’nin kurulması olduğunu söyleyen küreselleşmeciler, sosyalistler, farmasonlar, Kadın Hareketi, Barış Hareketi, Çevreciler ve hepsinden tehlikelisi New Ager’lardan geliyor! New Ager’lar en tehlikelileri çünkü tek bir liderin öncülüğünde toplanmış değiller. Geleneksel Hıristiyanlıktan hazzetmeyen, Hindu dininin şu ya bu unsurunu benimseyen binlerce gruptan oluşuyorlar. Ve hareket, Hırıstiyan değerlerinin yerine yeni değerler koyarak hızla büyüyor. Oysa Tanrı, senden, benden… Ve onlardan sorumluluk talep eder. Tanrı, mutlak doğruları vazeder. Onlar isyandadırlar, Tanrı’nın kurallarını istemezler. Onlar, kendilerine doğru olan ve olmayan şeylerin varlığını, bunların insanların esintilerine göre değişmediğini söyleyen bir Tanrı istemezler. Âlemde bir nizam olduğu, Tanrı’nın bazı şeylerin nasıl olmaları gerektiğini emrettiği düşüncesiyle alay ederler. Onlar, kendilerine mistik güçler ve hazlar vaat eden, akıllarına estiği gibi yaşamalarına izin veren sahte Tanrılar isterler!”*
Yüzüme karşı hiç söylemedi ama Peder’in onlar arasında İslam’ı da saydığını biliyorum.
*Dünya Nöbeti, ss.140-151