Annem Alev Alatlı Bayramda Herkesi Mutlu Edecek Sofralar Hazırlardı

Mutfakta da iz bırakan bir anne olan Alev Alatlı’yı kızı Funda F. Aktan, “Annem, benim çocukluğumdan itibaren sofra kurmaya ve yemek zamanlarını birlikte geçirmeye büyük önem verirdi” diyor. Annesinin her bayram büyük sofralar etrafında ailesini, dostlarını, komşularını buluşturduğunu söyleyen Aktan, “Annemin öğrettiği gibi, sadece karın değil, gönül de ancak aynı sofrada birlikte doyuyor” sözleriyle dile getiriyor. Düşünce ve fikir dünyamızın önemli isimlerinden Alev Alatlı’nın kızı Funda F. Aktan annesinden aldığı entelektüel mirası ve bu mirasın hayatındaki yerini de şu sözlerle anlatıyor: “Annem sadece bana değil, onu tanıyan herkese düşünmeyi, sorgulamayı, bilmenin önemini, cesareti ve sorumluluğu öğretti. Akıl, Ahlâk, Adalet, Adap ve Aşk. Bu beş değer, onun düşünce dünyasının temel taşlarıydı.”

Evimizin kalbi mutfakta atardı

Toplum onu bir entelektüel, yazar ve fikir insanı olarak tanıdı; oysa ev içinde bambaşka, daha sıcak ve öğretici bir yönü vardı. “Annem bir düşünür, bir yazardı ama aynı zamanda bir ablaydı, bir anneydi, bir anneanneydi” diyen kızı Funda F. Aktan, Alatlı’nın aile yaşamında da merkezde olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “Evimizin kalbi mutfakta atardı. Bizim evin neredeyse tamamına hâkim olan bir mutfak tezgâhımız var. Annem bu tezgâhta bir yandan bizlere yemek yapar, bir yandan da karşısında televizyon, elinin altında gazeteler, yanında bilgisayar dünyanın serencamını izlerdi. Değerlendirmelerini de bizlerle paylaşırdı.” Fikir dünyasıyla aile hayatını aynı potada eriten Alatlı, fikirleriyle dün, bugün ve yarın arasında bir köprü kurar ve insanları da bu perspektifte düşünmeye yönlendirirdi. Aktan, “Annem, hiçbir zaman günlük polemiklere kapılmaz, olaylara her zaman tarihî derinliğiyle, geleceğe etkisiyle yaklaşırdı” diyor. “Onunla geçirilen masabaşı sohbetleri sadece sohbet değil, aynı zamanda birer ders, birer hatıraydı” ifadelerini kullanan Aktan, o günleri özlemle anıyor: “Şimdi dönüp baktığımda görüyorum ki, o masa sadece yemek değil, fikir ve sevgiyle de donatılmıştı. O masada büyüdüm ben, çocuklarım da o masada büyüdü.”

En büyük sevdası hep Türkiye oldu

Aktan, annesi Alev Alatlı’dan devraldığı entelektüel mirası ve bu mirasın hayatındaki yerini de şu sözlerle anlatıyor: “Kendi adıma annemden aldığım entelektüel mirasın hayatımda çok derin bir yeri olduğunu söyleyebilirim. Annem sadece bana değil, onu tanıyan herkese düşünmeyi, sorgulamayı, bilmenin önemini, cesareti ve sorumluluğu öğretti. Elbette onun öğrettiği temel değerleri burada da anmak isterim: Akıl, ahlâk, adalet, adap ve aşk. Bu beş değer, onun düşünce dünyasının temel taşlarıydı. Bu yüzden kabrine yerleştirdiğimiz mezar taşına da kurucusu olduğu Kapadokya Üniversitesi’nin amblemine de bu değerleri kazıdık. Anneme göre, ‘Akıl’ insan olmanın vazgeçilmez koşuludur, ancak tek başına asla yeterli değildir çünkü ahlâkın rehberliğinden yoksun bir akıl, her zaman kötüye kullanılma riski taşır. ‘Adalet,’ ahlâkî değerleri yüceltmenin ve onurlandırmanın yegâne yoludur. Özgürlükten çok daha önemli bir yere sahiptir, çünkü ahlâkî değerlerle şekillenmeyen özgürlükler de tıpkı akıl gibi, kötülüğe sapabilir. Adap, ‘akıl, ahlâk ve adalet’ üçlüsünün yöntemi, usulüdür. Ve ‘Aşk’… insanoğlunun varoluşunun sırrı, dünyayı her gün yeniden, yeniden kuran yegâne güçtür.”

Aktan’a göre bu entelektüel miras sadece bireysel bir aidiyet duygusu değil, aynı zamanda yüksek bir sorumluluk bilinci de taşıyor. Annesinin Türkiye sevgisi de bunun bir parçasıydı. Aktan, “Ve tabii, bir de annemin en büyük sevdası hep Türkiye oldu. Türkiye’ye ve bu toprakların insanlarına inanır, güvenir, onların iyiliği için düşünür, üretirdi. Bu bakışı da bana yalnızca bir aidiyet değil, yüksek bir sorumluluk ve insanlık bilinci olarak aktardı” diyor.

Bayram sofralarında annemin eli, düzeni, bakışı hâlâ var

Aktan, Kurban Bayramı’nın içinde bulunduğumuz bugünde bayramları da anlatıyor. Bayram deyince aklına ilk olarak kalabalık bir sofra geldiğini söyleyen Aktan, çocukluğundan itibaren annesi Alev Alatlı’nın mutfakta yarattığı atmosferi unutamadığını belirtiyor. Aktan, “Bayram denince benim aklıma ilk olarak kalabalık bir sofrada, birlikte yenen bayram yemekleri gelir. Annem, akrabaları, dostları, komşuları bir araya toplayıp herkese yetecek, herkesi mutlu edecek yemekler hazırlamayı çok severdi. Arifeler hep yemek hazırlığı ile geçerdi. Öncesinde annemle alışveriş yapardık. Annemin bu telaşı sadece yemek yapmak değildi aslında — aileyi toplamak, birlikte olmanın kıymetini yaşatmak isterdi. Bu geleneği ben de çocuklarıma aktardım. Onlar da bayramları sadece tatil değil, birlikte olmanın heyecanı olarak hatırlıyor. Eminim, onların kalbinde de en güzel bayram hatıraları o sofraların etrafında birikmiştir” sözleriyle dile getiriyor. “20 yılı aşkın süredir oturduğumuz İstanbul Beykoz’da biz geniş ailemizi bulduk” diyen Aktan, “Aile fertlerimiz, komşularımız, dostlarımız… Annem bu geniş ailenin en büyüğü olarak, yıllarca bayram yemeklerine ev sahipliği yaptı. Sofraları hep büyük bir özenle, herkesin kendini ait hissedeceği şekilde kurardı. 2024 Şubat’ında annemi kaybettikten sonra da bu adetimizi sürdürmeye devam ettik. Onun yokluğunda bile o sofralarda hâlâ onun eli, onun düzeni, onun gözeten bakışı var gibi hissediyoruz” sözleriyle annesinin vefatının ardından bu geleneği sürdürmeye devam ettirdiğini vurguluyor.

Hazır hiçbir şey alınmaz her şey evde pişerdi

Alev Alatlı’nın mutfakta da düşünsel yaklaşımını koruduğunu ifade eden kızı, Alfa Yayınları’ndan çıkan “Funda’nın Mutfak Rehberi” kitabında bayramlara özel menülerin yer aldığını hatırlatıyor. Aktan, “Funda’nın Mutfak Rehberi’nde bayram yemeklerine özel menüler yer alıyor. Annem, misafirlerini düşünerek herkesin seveceği bir yemeği mutlaka menüye eklemeye çalışırdı. Mevsimi de dikkate alarak ama mutlaka geleneksel tariflerle dengeli menüler çıkarırdı. Hazır hiçbir şey alınmaz, her şey evde pişerdi. Sofrada sadece yemek değil, onun emeği, özeni ve sevgisi olurdu. Bu yüzden bayram sofraları bizde her zaman çok özel ve anlamlı olmuştur” diyerek bayram sofralarının ailelerinde her zaman özel bir yere sahip olduğunu söylüyor.

Bayram sadece tatil değil hayatı anlamlandırma fırsatı

Kurban Bayramı’nın paylaşmak ve dayanışmak anlamına geldiğini belirten Aktan, bu özel günlerin çocuklara doğru şekilde aktarılmasının önemine dikkat çekiyor. Aktan, “Kurban Bayramı paylaşmak, bir nebze olsun başka hayatlara dokunmak için fırsat. Hayatı nasıl yaşamamız gerektiğinin adeta küçük bir özeti. En iyi şekilde değerlendirmek, bu mesajları çocuklarımıza, gençlerimize aktarmak önemli. Hayatta başarılı oldum demek için sadece kendi hayatlarımızda değil başkalarının hayatında neleri iyileştirdiğimizi düşünmemiz, mutluluğa ve iç huzura ulaşmanın yollarını burada aramamız gerekir. Bu vesileyle ben de tüm okuyucularınızın bayramını tebrik ediyorum, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” diyor.

Hem karnı hem gönülleri doyuran biriydi

Mutfakta da iz bırakan bir anne olan Alev Alatlı’yı kızı Funda F. Aktan, “Annem, benim çocukluğumdan itibaren sofra kurmaya ve yemek zamanlarını birlikte geçirmeye büyük önem verirdi. Bu alışkanlığı bana da geçirdi. Ben de kendi çocuklarımla hep bu anlayışla yaşadım. Her yemekte masa başında birlikte oturmaya özen gösterdik. Annemin öğrettiği gibi, sadece karın değil, gönül de ancak aynı sofrada birlikte doyuyor” sözleriyle dile getiriyor. Aile sofralarının çocuklar için bir eğitim alanı olduğuna da dikkat çeken Aktan, “Aile bağlarının güçlenmesi, büyüklerin tecrübelerinin genç nesillere aktarılması ancak ailelerin birlikte vakit geçirmesiyle mümkün oluyor. Özellikle ebeveynlerin tam zamanlı çalıştığı dönemlerde, akşam yemekleri aile bireylerinin bir araya geldiği, bilginin aktarıldığı, günün olaylarının değerlendirildiği, derslerin çıkarıldığı çok kıymetli zamanlar haline geliyor. Eğitim aslında evde, en çok da bu anlarda veriliyor” ifadelerini kullanıyor. Bu anlayışın somut bir örneği ise “Funda’nın Mutfak Rehberi” adını taşıyan yemek kitabı. Alev Alatlı’nın kızı için kaleme aldığı bu eser, bir mutfak kitabından çok daha fazlası. Aktan, “Annem, Funda’nın Mutfak Rehberi’ni 2011 yılında yazdığında oğlum Murat Emre 10, Zeynep Lal ise 6 yaşındaydı; ben de iş hayatımda 15. yılımı tamamlıyordum. Anneme sürekli tarif soruyor, anneannemin eski tariflerini öğrenmeye çalışıyordum. Teyzemi arıyor, notlar alıyordum… Sonunda annem ‘Dur, ben sana tarifleri yazayım’ dedi ve kitap fikri böylece doğdu. Sonuç da 600 küsur sayfalık bir yemek kitabı oldu. Kitapta, annemin kendi elleriyle yaptığı, bizim en çok sevdiğimiz tüm yemekler yer aldı. Üstelik kitabın yapısını da bana öğüt verirken izlediği o sistematikle kurguladı. Benzerlerinden farklı olarak tarifler tek tek değil, menü önerileri şeklinde sunuldu. Menüler de hep özel günler düşünülerek hazırlandı” şeklinde anlatıyor.

Kitap annemin sesinin bir kez daha duyulmasını sağladı

Alev Alatlı’nın derin ve çok katmanlı düşünce dünyasına ışık tutan TRT 2’deki “İhmal Edilebilir Nasihatler” adlı televizyon programı, artık sadece ekranlardan değil, bir kitap aracılığıyla da okuyuculara ulaşıyor. “TRT 2 Kitaplığı” projesinin ilk yayınları arasında yer alan “İhmal Edilebilir Nasihatler” başlıklı Alev Alatlı kitabı, Alatlı’nın 2019-2023’te TRT 2’de yayınlanan programının 150 bölümünden derlenerek hazırlandı. Kızı Funda F. Aktan, TRT 2’deki programı “İhmal Edilebilir Nasihatler”in kitaplaştırılmasına dair, “Annemin en etkili ve uzun soluklu televizyon programı oldu ve O’nun tarihe ve çağın ruhuna bir kayıt düşmesine imkân sağladı. Programın kitaplaştırılmasını çok kıymetli buluyorum. Kitap annemin sesinin bir kez daha duyulmasını sağladı. Annemin hatırasına sahip çıkmakta gösterdikleri kadirşinaslık ve hassasiyet için Ayşe Böhürler’e ve TRT’ye minnettarım. Bu kitap, annemin sesini bir kez daha duyurmak için atılmış anlamlı bir adımdı. Benim için neyin sembolü olduğuna zamanla karar vereceğim belki ama şimdilik, annemin düşüncelerine ve hatırasına bir kez daha sarılabilme imkânı olarak görüyorum” sözleriyle duygularını paylaşıyor.